Seni, senin yaratmadığın, içine doğduğun, doğuştan edindiğin kimlikten, kisveden, suretten ve bedenden ötürü, ya kendinden hakir ya da kendinden uzak görerek öteliyorsa biri, bunun adı ay-rım-cı-lık-tır.
Şimdi tek istediğim nefes alabilmek, ötesinde yok gözüm. Kaçmak da mümkün buradan elbette ama benim istediğim kaçmak değil ki. Ne varmayı arzuladığım bir öte diyar, ne de bir yerlerde bıraktığım kayıp bir cennetim var.
Her roman yazarını tehdit eder, önce başlayamamakla, ardından bitirememekle. Roman palazlandıkça, romancı kan kaybedip zayıflar. "Seni" der hikaye, suratında gaddar bir tebessümle, "alır ve yoğurur, sil baştan biçimlendirir ve hatta silebilirim satır satır. " Yazmak, tanıdık ama bir o kadar yabani, yabancı bir bedenle sevişmektir ve her şevişmede olduğu gibi burada da dişil olan katbekat kudretlenmiş olarak muzaffer kalkar yataktan. Yazarın cinsiyeti ne olursa olsun, yazı dişildir her zaman.