Nereden başlamalı? Kara mizaha bayılıyorum. Voltaire asırlar önce yazdığı bu kitabıyla farsın, incelikli alayın, kıssanın, nüktenin, retoriğin hasını vermiş, beşeri ve ahlaki kalıpların sabun kalıbı gibi elimizde eriyekaldığı yaşantımızı tüm çıplaklığıyla (daha çok filozofların) yüzümüze vurmuş ve dahi -bana göre- "Dünyanın Durduğu Gün" (The Day The Earth Stood Still, 1951) gibi bir klasiğin çıkış noktasını bizlere kazandırmıştır: Yukarıdan, dış (geniş) pencerede (çerçevede) insanlığa, dünyamıza baktığımızda çoğumuzun bugün düşündüklerini ustalıkla kaleme almış bu düşünüre minnetimizi ne kadar sunsak azdır, tabii kifayet dolabımız elverdiğince.
Kitapta yer alan hiçbir öykü boş geçmiyor, her biri ana öykü olan Micromegas'ın etkisini perçinlemekle kalmıyor, tek başına esere ve bizlere değer katıyorlar. Her evde bulunması gerektiğini düşündüğüm bu kitabın çevirmenlerinden de bahsetmek istiyorum:
Alfa'da Lovecraft ve Poe çevirileri ile tanıdığımız Hasan Fehmi Nemli var. Kırmızı Kedi'nin Babil Kitaplığı serisinden çıkan edisyonda ise İş Bankası için Moliere ve yine Voltaire çevirmiş Berna Günen var. Not aldığım kimi pasajları hangi tercüman daha iyi çevirmiş diye baktım: Kiminde Nemli daha leziz bir çeviri sunarken kimindeyse Günen'in direkt "doğru" çevirisi Nemli'yi nakavt etmiş. İlgili bölümleri vaktim olduğunda ekleyeceğim. Ardından okumaya giriştiğim Düzülke'yi yarım bırakmama sebep olan huşunun sarhoşluğunda övgüden ibaret kritiğimi -şimdilik- noktalıyorum.