Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Moğol Kurdu

Homéric

Moğol Kurdu Gönderileri

Moğol Kurdu kitaplarını, Moğol Kurdu sözleri ve alıntılarını, Moğol Kurdu yazarlarını, Moğol Kurdu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sümüklüler yurdun eşiğinde kavga edince, köpekler birbirlerine saldırır
"Atlarımızın geçtiği yerde birşey kalmıyordu" dedi Cuci, "Pirinç, darı ve mısır tarlaları, meyve ağaçları, bahçeler, ekinler, su arkları su yolları, hepsi yıkıldı, yakıldı, söküldü, sular altında bırakıldı. Köylüleri ve çiftçileri kovalıyorduk, yakaladıklarımızı zincire vuruyor, yolumuza bir kale çıktığında surların altına önce onları sürüyorduk."
Reklam
Vayyy
Kuşatma altındakilere, kentteki tüm kuşları bize vermeleri koşuluyla çekileceğimizi söyledik. Bizden sonsuza dek kurtulacaklarını sandılar, bütün yuvaları boşalttılar, binlerce kırlangıç, yüzlerce güvercin, bir o kadar karga, bir çift leylek ve hatta tavuklarını bile verdiler: kısacası binlerce değişik kafes içinde binlerce ötücü. Acayip kuş yükümüzü terkilerimize astıktan sonra, kuşatmayı kaldırır gibi yaptık, ama ertesi gece yine duvarların dibindeydik. Kuşların ayaklarına kıtık sarmıştık. Kıtıkları ateşledik, kuşları serbest bıraktık. Hepsi yuvalarına döndü, çatılara, ağaçlara yerleşti. Kısa süre sonra Vulahay solmakta olan gökyüzünü kızıla boyadı, içindekileri oklarımızın ve kılıçlarımızın gölgesine kustu, en ateşli zaferlerden birini kazandık.
Ey Kulan, Ben Borçu'yum, Halklara sadece davullarının sesiyle Diz çöktüren Moğollardan biri, Yüreğimin davulları boşuna çalıyor, Çünkü benim olamayacaksın.
Cengiz'in doğuşu
- Üç şafaktan beri, Tengri bana mavi bir baştankara kılığında görünüyor. Her sabah kuş aynı çadırın tepesine konuyor ve üç defa ötüyor... Cengiz! Cengiz! Cengiz! Sonra, kanatlarını açıyor, güneş ışınlarını yayarken, duman deliğinden bir gökkuşağı giriyor. Bu çadır, Kağanımızın çadırı. Tengri'nin işareti benim için kayanın üzerinden geçen çağlayan gibi, açık, geri çevrilmez: bana seçileni gösteriyor. Artık Temuçin yok! Tengri'nin yeryüzündeki iradesi Cengiz yaklaşsın.
Cengiz
- Benim gibi yap, diye kükredi, yüzünü güneşe dön ve yürü. Bir daha da geriye bakma!
Reklam
Erkek adam
Cuci'nin yokluğunda, benimle uğraşmak görevi genç oğlu Orda'daydı. Küçük sümüklü her sabah gelip, beni yürümeye zorluyordu. Bir Moğol'un, üstelik bir komutanın, Kağan'ın atlarının başseyisi ve babasının öğretmeninin güçsüz düşebileceğini anlayamıyordu. Bir koçtan daha büyük olmayan, ama ata bindiğinde sanki bir boğanın boynunu koparmışçasına kasılan bu sümüklü için Tengri'nin altındaki bir erkek ya ayakta durur ya da ölürdü! Sürekli olarak döşeğine uzanarak onun için iyi bir örnek olmadığımı biliyordum, benimle ava çıkmak için sabırsızlandığını da.
Çocukluğumda, babamın bana söylediği ninniyi mırıldanmaya koyuldum: Yaşlı atlar çekildiğinde, Tayları çıkarmak gerekir, Sen olmazsan, ey oğul, Ben yaşlanınca onları kim tımarlayacak?
Delikanlı düşman yine de
- ... Seninle birlikte yaşadık, aynı örtüyü, aynı kabı paylaştık, aynı keyiflerin tadına vardık. Sonra ben sana ihanet ettim. Aramızdaki anlaşmaya karşın, kör ve inatçı davrandım, seninle savaştım. Bana sıcak kanatlarını uzattığın her üç sefer, onları reddettim. Şimdi bana tekrar gölgeni sunuyorsun. Ben ki kapkara bir kıskançlık duyuyorum, benim utançtan kıpkırmızı olmamı mı istiyorsun? Hayır, Temuçin, sen beni aştın, dört yüz Moğol boyunu sancağın altına topladın, düşmanlarımızı yok ettin, beni yendin. Sayısız sadık savaşçıya, çadıra, semiz sürüye sahipsin. Benimse hiçbir şeyim yok; yalnızlığım o kadar kalın ki, bazen gölgemin peşimden gelip gelmediğini görmek için arkama bakıyorum. Ölmekten başka arzum yok. Bana bu iyiliği yap, beni öldür! Ama kanımı dökme. Daha önce bu sözde yoldaşları, hainlerin en alçaklarını öldür.
Of ki ne Of
Şafağın sessizliğini sadece sancakların şaklaması ve savaşçılarımızın omuzlarındaki zırhların gıcırtısı bozuyordu. Düşman bizi toprakların en ucunda, bir mevsimlik yolda sanıyordu, oysa biz ayaklarının dibindeki suları sıçratıyorduk
Reklam
Bu ata sahip olmak için Kağanınım beş kısrak feda etmesi gerekmişti. Pişman olmadı, çünkü Beyaz Ağızlı Doru tam ondan beklediğimiz özelliklere sahipti: kusursuz bir boyun eğme ve dayanıklı bir öfke.
Herkesin hüznü farklı tabi
Kasar, İtürgen'in kulak zarlarını patlatmaya, gözkapaklarını kesmeye, boğazına tükürüp işemeye ant içmişti. Daha da ileri gitmiş, kafasının derisini yüzmekten, uzun saç örgüsüyle kıçını tıkamaktan, parmaklarının arasına bıçak sokmaktan, ellerini bileklerinden kesmekten de söz etmişti. Bunun dışında canlı canlı derisini yüzmeyi, sabırla bütün vücudunu soymayı, bunlar yetmezse de, bazı sinirleri kesmeyi düşünüyordu. Kısacası, İtürgen Kasar'ın karşısına getirildiğinde çevresi meraklılarla doluydu, bu nedenle Kasar kılıcının ucunu şamanın karnına sokup, yakasından yapıştıktan sonra hançerine dört kez kaburgalarına saplamakla yetindiğini görünce herkes şaşırdı. Kısa sürmüştü! Kasar üzüntüsünden ağlayabilirdi; hainin cezasını uzatmayı o kadar istiyordu ki. Oysa bütün keyfini aptalca bir kılıç darbesiyle sona erdirmişti... İşte tam Kasar gibi bir hareket, koca herif, duygularına yenilmişti.
Çingiz yasaları
- Targutay artık at üzerinde duramıyor, diye başladı baba söze. Kılıçlarından biri kolunu kesti. Ateşler içinde, Camuka'nın önünden kaçmak zorunda kaldı. Oğullarımla birlikte yanında en son kalanların arasındaydık, onu alıp sana getirmeyi düşündük. Senin bizi koruyup ödüllendireceğini düşündük ama yolda yüreğimiz buna izin vermedi. Onun için dövüşmemiş miydik? Yerlerde sürünen bir önderden ne ün kazanabilirdik ki? Onu serbest bıraktık ve kollarımızı hizmetine vermek için buraya geldik. - İyi yaptınız, dedi Kağan. Bana Targutay'ı getirmiş olsaydınız her üçünüzün de kellesini uçururdum, çünkü efendisine el süren bir adam ölümden başka hiçbir şeye layık olamaz. Bunu da Yasa'ya yazalım!
175 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.