drakula... bastırılmış viktoryen libidonun muazzam gücüyle tıkıldığı yerden kurtularak kendisini hapseden baskıcı toplumu cezalandırması olarak görülebilir; drakula'nın viktoryen düşmanlarının ağırbaşlı hanımlarına (hem romanda hem filmde) yaptığı en dehşet verici şeylerden biri, onları haz düşkünü kılmaktır.
Burada akla hemen Eros ve Uygarlık'ın ilk cümlesi geliyor: "Libidonun sistematik bir şekilde feda edilerek toplumsal açıdan faydalı faaliyetlere zorla kanalize edilmesine kültür denir." Kültür içgüdülerin bastırılmasından "ibarettir".
Bilindiği gibi Freud sanatı, uygarlığın kişiyi vazgeçmek zorunda bıraktığı itkilerin en başarılı şekilde "telafi" edildiği alan olarak görür. Yani estetik faaliyetin kökeninde "bastırılanın geri dönüşü" vardır.
Her sanatsal yaratıda, Simmel'in deyişiyle, bir tür lnselhaftigkeit (Adalık, ada olma niteliği) vardır, bu nedenle herhangi bir sürekliliğin parçası olmayı istemez."
Nesneleri kendi içlerinde neyseler ona göre değil, bizim bakışımız için neyseler ona göre yargılarız: hakikat ve yararlılık bizim için eninde sonunda aynı şeydir.
Retoriğin toplumsal, duygusal, partizan bir niteliği, kısacası değer-biçici bir niteliği vardır. İnandırmak iknanın zıddıdır. Amacı öznelerarası bir hakikati doğrulamak değil, belli bir değerler sistemine taraftar kazanmaktır.
Bu dünyanın bir anlamı vardır belki ama bizim için anlamı yoktur; değerlerle gerçeklik arasında böyle bir mütekabiliyet kalmamıştır, bir daha da olmayacaktır. Freud'un Uygarlığın Huzursuzluğu'nda belirttiği gibi, yaratılış tasarısında insanın mutlu olması gibi bir maksat yoktur.
british museum'da bulunan bir antik grek lahiti üzerindeki yarım kabartma. burada küçük bir insan bedenini almış götüren bir harpya-üstü kadın, altı yırtıcı kuş-gösterilmekte. uzmanlar, bu bedenin merhumun ruhunu temsil ettiğini söylüyorlar. alt tarafta harpya ruhu pençeleriyle sıkı sıkı kavramış, ama üste bakınca harpya'nın grek kollarının ruhu özenli ve şefkatli bir biçimde kucakladığı görülüyor. ruh harpya'nın pençelerinden kurtulmak için hiçbir çaba sarfetmiyor. sakin, hatta rahatlamış görünüyor. büyük olasılıkla ölmüş olmaktan hoşnut değil: öyle olsa harpya'lara gerek kalmazdı. ama ruh aynı zamanda bu pençelerden kaçış olmadığını da biliyor olsa gerek. bu yüzden gözlerini indirmeyip başını harpyanın kollarına güvenle yaslıyor. tam da kaçma imkanı olmadığı için,onu uzaklara uçuranın şefkatli, hani neredeyse anaç bir yaratık olduğunu düşünerek kendisini kandırmayı yeğliyor.
kitle kültürü farkında olmayışın kültürüdür. bu kültürün temelinde çelikten önkabuller vardır, onu şekillendiren bu önkabullerin sonuçları ve etkileridir ama bunlar asla resme girmezler veya bahis konusu olmazlar.
(Moretti, Franco, Mucizevi Göstergeler Edebi Biçimlerin Sosyolojisi Üzerine, Çeviren: Zeynep Altok, Metis Yayınları, İlk Basım: Aralık 2005, s. 327.)
*“Edebiyat Tarihçiliğinin Amaçları ve Yöntemleri Üzerine Düşünceler” alt başlıklı Ruh ve Harpya (s. 9-54) adlı ilk bölüm ve Moretti’nin (d. 1950) kendi edebiyat teorisini açıkladığı Edebiyatın