Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Muhammed’in Tümceleri

Abdullah Rıza Ergüven

En Yeni Muhammed’in Tümceleri Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Muhammed’in Tümceleri sözleri ve alıntılarını, en yeni Muhammed’in Tümceleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslamlığın ilk üç yüz yılını abartarak, İslam’ın bilime karşı olmadığını; tersine bilimi desteklediğini söylerler. İslamlık ilk yıllarda sınırlarını genişletme çabasıyla uğraşıyordu. Bu yüzden İslam’ın içeriğine değin durumlarla henüz ilgilenmiyorlardı. Bu dönem sona erince de, din yaşamın bütün alanlarına sokuldu. Yaşam değil, önemli olan İslam ve onun dogmalarıydı yöneticilerin gözlerinde. Toplum ve toplumun bireyleri bu dinin katı kurallarıyla yönetilecekti. Böylece din durmadan daha da katılaştı. Yöneticilerin gözleri “iktidar”larından kendi çıkarlarından başka hiçbir şeyi görmez oldu! Bu yüzden ilerde kapatılamayacak, iyileştirilemeyecek yaralar açıldı İslamlıkta! İslam inancı daha X. yüzyılın sonlarına doğru içine düşmüş olduğu bataklıktan bir daha kurtaramadı kendini
Sayfa 118 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Dinlerin bir tanrıca düzenlenmediği ya da “vahiy” olarak gönderilmediği anlaşılmış durumda! Din, tanrıların bildirisi değil, insanların imgesel yaşam özentileri! Yeni bir dünya oluşturulursa -ki durumlar bütün dünyada böyle bir eğilim gösteriyor böyle ortak bir din çağdaşlaşmayı öngörecek ister istemez. Çağdaş düşünceye göre biçimlenmeyen dinler er geç yıkıma uğrar!
Sayfa 105 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Reklam
“...Rabbinin tümceleri... anımsatılmışken Kur ’an ’ı anlarlar diye yüreklerine örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk...”Uyarmak, anlaşılmak için: “...sana böyle Arapça bir Kur’an esinledik...”(Şura:7) diyordu tanrı; şimdi de “anlarlar diye yüreklerine örtüler, kulaklarına da ağırlık” koyuyor! Bu iki tümce birbirini silip süpürmüyor mu? Bu tümcelerin birbirine aykırılığını, anlam çelişkilerini anladınız değil mi? Bu tümcelerde anlam birbiriyle çekişmiyor yalnız, birbirini boğarcasına çekişiyor! Evrenin bu görkemli tanrısı, önce “biz size şu tümceyi gönderdik, usunuzu başınıza toplayın ”der gibi anımsatıyor; sonra da böyle söylememiş gibi, Kur ’an’ı anlamamaları için kullarının yüreklerini örtüyor, kulaklarına da ağırlık koyuyor! Böylece K ur’an’ı anlama kapalı, kullanılamaz bir araç durumuna dönüştürüyor!
Sayfa 72 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Başka bir tümce daha! “...Allah onların yüreklerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinde de perde vardır ve büyük azap onlar içindir... ” (Bakara:7) Demek Muhammed ne dese oymağına söz geçiremiyor. Bu durum karşısında onlara yenik düşmemek için kendisine yardımcı olarak tanrıyı kullanıyor. Oymağının kuşkulu bakışlarından kurtulmak için de, ne pahasına olursa olsun onu içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıya bırakıyor! Demek Arap oymakları Muhammed döneminde geçerliliği korumak için mühür kullanıyor. Bu mühür simgesi tanrının sözlerini sağlama bağlamış oluyor. Tanrıyla elçisi arasında -Muhammed’in olurlarıyla- sıkıya bağlanan resmi bir durum!
Sayfa 72 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
“...Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaları için sen mi zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadan kimse inanmaz. ” (Yunus:99-100) Demek bu tanrıelçisi, VII. yüzyıl Arap oymağının çoğunu yola getirememiş! İnsanlar inanırsa, ancak tanrı izniyle inanırlar! Bu durumda insanları inandırmak için zorlamaya, onları korkutmaya gerek var mı? “...Rabbin dileseydi... inanırdı...”Öyle ya! İnanmayınca zorlamaya gerek var mı? “...sen mi zorlayacaksın?..” Bir yandan durumun olanaksızlığını tanrıya yüklerken; öbür yandan Arap oymağından kimilerinin inanmamasını, tanrının onlara “inan gücü” vermemesine bağlar! Onlar inanmıyorsa; inanmamışsa: “Allah ’in izni olmadan kimse inanmaz. ” Böylece tanrı, elçisinin isteklerine göre konuşur, konuşmak zorunda kalır! Durumu, Arap oymağıyla çözmeye kalkmaz Muhammed! O değilden imgetanrıyı kendi doğrultusunda kullanır! Tanrıyla Kur’an deyicisi artık birbirini evetler.
Sayfa 68 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Muhammed bir yandan tanrıelçisi olduğunu, tanrının kanıtlamasını beklerken; bir kez daha yanlışa sürüklenir: “...Allah dileseydi onları doğru yola getirirdi...”tümcesiyle Muhammed, işlevi (fonksiyon) olmayan biri durumuna düşer! Allah, bir yandan kendisine inanmayanları Müslüman yapmak, “hak yoluna” getirmek isterken; öbür yandan onların Müslüman olmasını istemez sanki! “Sen boşuna uğraşma!”der gibidir Muhammed’e! Allah kendi isteğiyle onları Müslüman yapmadığını unutur bir süre. Kur’an’ın başka bir yerinde: “...Hak yoluna gelmeyenlerin sonsuza dek cehennemde yanacaklarını...”söyler.
Sayfa 68 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Reklam
Bir Hıristiyan bir Müslümanı, bir Müslüman da bir Hıristiyanı anlayamıyor! Gelenekleri, kurallarıyla birbirini yadırgıyor. Bütün dinler birbirine aykırı düşüyor! Dinler nedeniyle de insanlar birbiriyle çatışıyor! Kavga çıkıyor, savaş başlıyor. Dinler birbirini yeriyor! Ne demek bu? Bütün bunlar dinlerin göksel değil, yersel olduğunu; tanrısal değil, insel olduğunu, dinleri toplumların biçimlediğini kanıtlıyor!
Sayfa 62 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Kadınlar da vardı alınan ganimetler arasında! “Esir” düşen kadınlar da bölüşülüyordu. Hem de bu kadınlardan kimilerinin gözleri önünde kocalarının boyunları kılıçtan geçiriliyordu! Ne ilkel bir durum! Bu öldürümler de inanılan “Allah” adına işleniyordu! Daha başka bir söyleyişle evrenin yaratıcısı olduğu söylenen “Allah” bu öldürümlere ortak ediliyor; bu öldürümleri “Allah” da işlemiş oluyordu. Böyle mi olmalıydı bir tanrı?
Sayfa 51 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Bir yandan dinde zorlama yoktur (Bakara:256) denir; bu böyle söylenmişken, dine karşı gelip sonra, dinden dönenlerin demirle bağlanıp ateşte yakılması uygun bulunur! Taberi’nin de belirlediği gibi, uygun bulan da Ebubekir. İnanmayan halk, dine inanması için öldürülür. Bu ne demek? Demek bu “Allah” öylesine etkisiz! Yaratmış olduğu kullarını birbirine öldürtüyor. Böyle bir Allah var olabilir mi? Var olamadığı için kan gövdeyi götürüyor!
Sayfa 45 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
“...Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların tümü inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın? Allah ’ın izni olmadan kimse inanmaz. ” (Yunus:99-100) İnanmak bile izne bağlı olduktan sonra, dilemeyince (tanrı istemezse) de yüreklere inan vermediğine göre, böyle bir tanrının kimden sızlanmaya, kimleri cehennemine atmaya ne hakkı var?
Sayfa 42 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Reklam
Kendilerini tanrıelçiliğine atayanlar tanrıları konuşturmayı ustalıkla becerirler. Onlar -demek gerekse- tanrıları konuşturma ustasıdırlar! Bunu da kendi egemenlikleri uğruna yaparlar yandaşlarıyla birlikte! Bu tin ve tanrıların donatımıyla yetinmez insan, ona özel adlar da yakıştırır. Adlandırır onları! Düşlemli olarak daha iyi ve daha uzun ve mutlu bir yaşama kavuşma isteklerinin dürtüsüdür bütün bunlar!
Sayfa 12 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Din yoluyla durmadan soyulur yazıklı Anadolu halkı. Cennetli saraylar onların sırtına binilerek kurulur.
Sayfa 9 - Berfin Yayınları, Birinci Baskı: Ocak 2017Kitabı okudu
Musa’nın tanrısı Yehova şöyle diyor: Saman, değnek ve yük eşek içindir; emek, öğüt ve çalışma köle için. Köleyi, yapabi­leceği işe sür. Boyun eğmezse zincire vur... ” (Vaiz:23, 24-28)
Sayfa 640Kitabı okudu
İşin en garip yanı, kendilerine bilgin süsü veri­len profesörler Türkiye’de din yağmacılığına katılarak; bilim­den, us yolundan ayrılıp VII. yüzyıl Arap çöllerinin imge katılı­ğına, düşlemciliğine saplanıyorlar!
Sayfa 630Kitabı okudu
Göz kapaklarını boyamak için Mısırlılar Malaşit denilen bir taş kullanıyorlardı. Yeşil renk, güneşin parlaklığından gözleri korur, taştaki bakır karbonat, sineklerin yaydığı mikroplara kar­şı iyi geliyordu. Mısırlılar bu etkileri gizsel buluyordu!
Sayfa 609Kitabı okudu
147 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.