Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih

Muhammed Hamidullah

Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih Gönderileri

Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih kitaplarını, Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih sözleri ve alıntılarını, Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih yazarlarını, Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hadîslerin Muhafaza Edilmesinde Yazının Önemi...
Ez-Zuhri "halifeler bizi hadis yazmak için zorladılar" sözü ile(6), Ebil-Melih'in "Ez-Zuhri'yi, hadis kitabetine zorlayan Halife, Hişâm idi"(7) sözünden anlaşılmaktadır. Bilhassa bu Halifenin, çocukları için ez-Zuhri'ye hadis yazdırması(8) ve bu iş için iki de katip tahsis etmesi(9), işin ne derece ciddi tutulduğunu gösterir. ez-Zuhri'den, Halife için hadis yazan bu iki kâtipten birisini tesbit etmek mümkün olmuştur. Meşhur hadisçilerden Şu'ayb İbn Ebi Hamza'nın terceme-i halinden bahseden biyografik eserler, bu şahsın Sultan için ez-Zuhri'den imlâ yolu ile pek çok hadis yazdığını zikrederler"(10) Bu konuda gelen bir başka haber ise, bu Sultan'nın Hişâm İbn Abdi'l-Melik olduğunu belirterek meseleyi vuzuha kavuşturmuştur"(11). Şu'ayb İbn Ebi Hamza'nın, ez-Zuhri'den Halife için dahi olsa hadis yazması, kendi elinde de yazılı bir koleksiyonun bulunmasını tabii kılar. Nitekim Ahmed İbn Hanbel, Şu'ayb'ın elinde bu kitapları gördüğünü ve hepsinin de muntazam olduğunu söylemiştir"(12).
Yazının, Hadîs Tesbitinde Kullanılması...
Hazreti Peygamberin takip ettiği eğitim politikası, okuma yazma bilen sahabi sayısının çok kısa bir zaman içinde artmasını sağlamış ve bu suretle yazı, küçük çapta dahi olsa, hadislerin korunmasında hafızanın yardımcısı olmuştur. Hemmâm İbn Munebbih tarafından 138 hadisi ihtiva eden bir sahifenin meşhur sahabi Ebû Hureyre'den rivayet edilmesi, Abdullah İbn Amr İbni'l Âs, Câbir İbn Abdillah ve diğer bazı sahabenin aynı şekilde müteaddit hadisleri ihtiva eden sahifelerinden bahsedilmesi, yazının, hadis tesbitinde ne kadar erken bir devirde kullanılmaya başladığını gösterir.
Reklam
Kur'an âyetleri, zaman zaman, "Rasullaha itaatı"(3), "onun getirdiği şeylere uymayı, nehyettiği şeylerden sakınmayı"(4) emreden hükümler getirmiştir. Şüphe yoktur ki Rasule itaat veya emir ve nehiylerine ittiba, aslmda, onun sünnetine ve sünnetin sözle ifade edilmiş şekli olan hadislere, daha doğrusu, bu hadislerle gelen emir ve nehiylere itaat ve ittibadan ibarettir. Bu husus, daha Hazreti peygamber hayatta iken sahabe tarafından anlaşılmış ve onun hadislerini işitmek sonra da bu işittiklerini muhafaza edebilmek için büyük gayret sarfetmişlerdir. Gerçi sahabenin ekseriyyeti okuma yazma bilmiyordu; fakat, büyük değer verdikleri hadisleri, nisyan âfetine karşı koruyabilmek için aralarında âdet haline getirdikleri hadis müzakere usûlü, hâfızalarmın bu konuda daima canlı ve parlak kalmasını sağlıyordu.
Peygamberin Değil, Onu Nakleden Râvinin Sözü Olur.
Hadisciler arasında maruf olan teamül, hadislerin kulakla dinlenmesi ve kalple hıfzedilmesidir. Onları kulakla dinleyen ve sonra da kalple hıfzeden hadisçi yine şifahi olarak başkasına nakleder; bu nakilde kullandığı tabirler haddesenâ fulân (fulân kimse bize rivayete etti), ahbaranâ fulân (fulân kimse bize haber verdi) veya semi`tu fulânen (fulân kimseyi işittim) gibi, hadislerin tamamen şifahi olarak alınıp nakledildiğini gösteren ibarelerdir. Bu bakımdan, hadislerin muhafaza için tevdi edildikleri yer sadece hafızadır. Halbuki hafıza nisyan ile malüldür. Hazreti Peygamberden bu yolla alınıp muhafaza edilen bir hadis, III.Hicri asırda hadis koleksiyonlarının vücud bulmasıyle kitaba girmiş olsa bile, ilk üç asırda hafızadan rivayet edilmesi ve bu arada onu nakleden herbir ravinin bir kelimesini dahi unutması, yahut tebdil veya tağyir etmesi, hadisin, Hazreti Peygamberin ağzından işitildiği şekilde muhafaza edilmediğini göstermeğe kâfi gelir. Bu takdirde hadis, Peygamberin sözü olmaktan çıkar ve onu nakleden râvinin sözü olur.
Hemmâm'ın eseri, el-Buhârî ve Muslim'in eserleriyle mukayese edildiği zaman, aralarında bir kaç asırlık bir fâsıla bulunmasına ve râviler nesli ile ayrılmış olmalarına rağmen, hadislerin herhangi birinde tek bir kelime değil, çok az bir mânâ değişikliği dahî görülmemesi, üzerinde ehemmiyetle durulacak bir noktadır.
Hazreti Peygamber'in hadîslerinin, onun ölümünden iki veya üç yüz sene sonra yazılmağa başlandığını iddia eden kimseler vardır; ve bu tahmine istinaden, İbn Hanbel, el-Buhârî, Muslim ve et-Tirmizî gibi şahsiyetleri sahtekârlıkla itham etmekte tereddüt göstermezler. Bunlar, delillerini daha ziyade Hazreti Peygamber veya ashâbı zamanında yazılı hadislerin bulunmadığı tahmini üzerine dayamışlardır. Dikkatle mukayese ve mukabele edildiği zaman, İbn Hanbel, el-Buhârî, Muslim gibi daha sonraki müellifler, Peygamber'in hadislerinin umumî manâsı şöyle dursun, bir kelimesini ve hattâ bir harfini bile değiştirmemişlerdir. Hemmâm'ın Sahîfe'sinde yer alan her hadis, yalnız Ebû Hurayra'nın rivayeti olarak altı sahîh kitapta kelimesi kelimesine bulunmakla kalmamış, aynı zamanda Peygamber'in bu sözlerinden her biri, manâ itibariyle diğer sahabilerden de rivayet edilmiştir; bu suretle onların, Hazreti Peygamber'e isnadlarının ne hayalî ve ne de asılsız olmadıklarına mükemmel bir delil teşkil etmişlerdir.
Reklam
208 syf.
10/10 puan verdi
Kitap daha çok okunsun diye amme hizmeti
Hamidullah bana göre 20.YY'da islam tarihçiliğine en büyük katkıyı veren isim. Kendisinin çok kritik meseleleri ele alarak büyük bir iş yaptığı herkesin malumudur. Hz.Peygamber'in hayatını anlatan eserinde daha önce hiçbir kitapta görmediğim birçok bilgi ve bakış açısıyla karşılaşmıştım. Bence o kitap alanında zirveye oynayabilecek bir
Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih
Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn MünebbihMuhammed Hamidullah · Beyan Yayınları · 201635 okunma
Buhari'nin kitabından bahsediyor
Dünyanın dört bir tarafındaki kütüphanelerde Sahih'in binlerce yazma nüshası vardır. Kitabın müellif nüshası bize ulaşmadı. İlk zamanların nüshaları da ulaşmadı. Bunun sebebi basittir: Bu nüshalar her dönemin talebesi tarafından çok fazla kullanılmışlardır. Günümüze kadar ulaşan en eski nüshaların, biri tam, diğeri eksik iki tane olduğu görünüyor.
... sadece bu hocaların ve çağdaşlarının eserleri değil, - diğer pek çok hadis derleyicilerinin arasından Sahabi Enes b. Mâlik'in Sahife'si, diğer bir sahabi Ebu Hureyre'nin öğrencisi Hemmâm b. Muhnebbih'e yazdırdığı Sahîfesi, Ma'mer'in Câmi'i, Ebu'l-Yemân ile Cuveyriye b. Esmâ'nın cüzleri, Abdurrezzâk'ın Musannafi gibi- en eski yazarların eserleri de bizim için muhafaza edildi. Bu, zamanın tahriplerine, Abbasi Bağdâd'ın, Kurtuba'nın ve Moğol Delhi'nin kütüphanelerinin milyonlarca el yazma eserlerinin muzaffer düşmanlar tarafından kasten yapılan imhalarına rağmen gerçekleşti. Söz konusu bu eserler böylece bize el-Buhârî'deki atıfların doğruluğunu, onun folkloru veya ortalıkta dolaşan söylentileri hiç toplamadığını, bunları kafasından ise hiç uydurmadığını ispat etmek suretiyle denetleme imkanı verirler.
Hadis araştırmasının, başka herhangi bir ilimde olduğu gibi, nüfusun bir kesimini ilgilendirmiş olması şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan şey, onun erken başlamasıdır: Hz. Peygamber'in en genç sahabilerinden biri olan ibn Abbas -Hz. Peygamber vefat ettiğinde on küsur yaşlarındaydı- her gün Medine'deki bütün seçkin şahısların evlerine koşar, onlara Hz.Peygamber hakkındaki bilgileri sorar ve bunları kaydederdi. O bazı sorular da hazırlar ve bazen ayni soruyu, kendisinden daha yaşlı olan otuz kadar sahabiye sorardı. Onun ilim elde etme maksadıyla yaptığı faaliyet kalplere dokunuyor idiyse de - çünkü o, diğerlerinin öğle uykusu uyudukları zamanda da sahabilerin evlerine gidiyor ve, görmek istediği kimse evinden dışarı çıksın diye kapıda sabırla bekliyordu-, onun sosyal konumu (O, Hz. Peygamber'in amcasının oğluydu) kendisine bu eski sahabiler tarafından ilgi ve ilave bir dikkat sağlıyordu. Yavaş yavaş diğer genç sahabiler de onu takip etti ve hatta yaşlı sahabiler de hatıralarını, mesela, kendi çocukları için kaydettiler. İbn Mes'ûd, Sa'd b. Ubâde, Semure b. Cundeb, diğerleri meyanında, böyle idi. Müslümanların ikinci neslinin bazı ilim öğrencileri , Hz.Peygamber'in tek bir sahabisi tarafından yapılan derslerle yetinmişse, digerleri art arda birçok sahabinin yanına gidiyordu. Şüphesiz bu sonuncularin bilgileri, daha sonra yerlerine geçecek olan öğrencilerin şansına, daha geniş olmuştur.
Reklam
Pratik zeka
Resulullah (s.a.v.) buyurdu: Bir adam diğer bir adam dan bir toprak parçası (arsa veya tarla) satın aldı. Satın alan, toprakta altın dolu bir küp buldu; Eski sahibine "benden altınını al" dedi, "çünkü ben senden toprak aldım." Toprağı satan şöyle dedi: "Ben sana toprağı ve içindekini beraber sattım." Bir adamı hakem yaptılar, hakem olan onlara sordu: "Çocuklarınız var mı?" Biri dedi, "benim bir oğlum var." Öteki de "benim kızım var," dedi. Hakem: "Oğlana kızı nikah et ve ikiniz, kendiniz için ondan harcayın ve zekat verin" dedi. 30 (30) Buhari'deki rivayette "her ikisi için sarfedin" şeklindedir.
Resulullah buyurdu: Zenginin para ödemeyi ertelemesi zulümdür; sizden birinizin bir zengine bu yolda işi düşerse onun peşini bırakmasın.
Resulullah buyurdu: İhtiyaçtan müstağni olmak, malın çokluğu ile değildir. İhtiyaçtan müstağni olması, insanın gözünün tok olmasındandır.
Sayfa 130
Ve Resulullah buyurdu: Korku ve dehşetten yardım gördüm, 16 bana mana dolu kelimeler verildi. 17 (16) Yani savaşmama lüzum kalmadı. (17) Yani az kelime, fakat manası çok.
99 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.