Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhteşem Gatsby

F. Scott Fitzgerald

Muhteşem Gatsby Gönderileri

Muhteşem Gatsby kitaplarını, Muhteşem Gatsby sözleri ve alıntılarını, Muhteşem Gatsby yazarlarını, Muhteşem Gatsby yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Otuzuna geldim,” dedim. “Beş yıl önce olsa, hadi neyse ama, kendi kendime yalan söyleyip adına bunun şeref demeye yokum artık.”
Sayfa 156 - Bilge Kültür SanatKitabı okudu
Otuzuna basma dediğin…
“Otuzuna basma dediğin, on yıl sürecek bir yalnızlığın eşiğine basma, bekâr dostların azalması, heves heybesinin hafiflemesi, saçların seyrelmesi, başka ne!”
Sayfa 119 - Bilge Kültür SanatKitabı okudu
Reklam
Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hâlâ küpedir kulağıma. “Ne zaman” demişti, “birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkânlarında gelmemiştir dünyaya!”
Sayfa 7 - Bilge Kültür SanatKitabı okudu
"Orda oturmuş o eski, o unutulmuş dünyayı kara kara düşünürken, Daisy'lerin rıhtımın ordaki yeşil ışığı Gatsby'nin ilk defa gördüğünde duyduğu hayranlık düştü aklıma. Bu gümrah çimene ta nerden kalkıp gelmişti ve öyle yamacında gibiydi onca zaman ardından koştuğu düş, uzatsa hani elini, tutacak. Ne çare, bilmiyordu o düşün çoktan gerilerde kaldığını, şehrin ötesinde zifiri cumhuriyet tarlalarının gecede dalga dalga yuvarlandığı o uçsuz bucaksız karanlıklar içinde bir yerde, ta gerilerde kaldığını bilmiyordu."
Sayfa 158Kitabı okudu
"Ne bağışlayabilir, ne hoş görebilirdim onu, ama baktım, ne etmiş, ne işlemişse, körü körüne haklı görüyordu hepsinde kendini. Düpedüz sakarlık, çapaçulluktu bu. Tom da, Daisy de sakar insanlardı, canlı cansız, karşılarına ne çıkarsa, kırıp döküyor, sonra da paralarının ve o korkunç sakarlıklarının siperine ya da onları yan yana tutan neyse, onun gerisine sığınıyorlardı; işi yoksa, başkaları kaldırsın arkalarında bıraktıkları yıkıntıyı."
Sayfa 157Kitabı okudu
"Otuzuna basmıştım. Önümde yeni bir on yılın kademsiz, göz yıldırıcı yolu uzanıyordu. Hep birlikte kupa arabaya binip Long Island'a doğru yola çıktığımızda saat yediydi. Tom durmadan konuştu, tafra sattı, kahkahalar attı, ama sesi, benle Jordan'dan ilerdeki asma yolun velvelesi ya da yaya kaldırımdan gelen yaban gürültüler kadar ıraktı. İnsan duygudaşlığının da bir sınırı var; aralarındaki o feci atışmanın geride kalan şehir ışıkları gibi solup gitmiş oluşundan hoşnuttuk. Otuzuna basma dediğin, on yıl sürecek bir yalnızlığın eşiğine basma, bekâr dostların azalması, heves heybesinin hafiflemesi, saçların seyrelmesi, başka ne! Allahtan yanımda Jordan vardı, Daisy gibi değildi o, çoktan unutulmuş düşleri bir çağdan öbürüne sürümeye kalkışmayacak kadar güngörmüş kızdı. Karanlık köprünün ordan geçerken, soluk yüzü ceketimin omzuna tembel tembel gelip dayandı ve elinin güven tazeleyici basısı otuzuna basmanın o korkunç acısını giderdi."
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
"Jordan Baker, içgüdüsüyle, sözü açık, zeki erkeklerden kaçınıyordu; sonradan kafama dank etti; bu, ahlak kurallarını çiğnemenin havsala dışı sayıldığı ortamlarda kendini daha emin hissettiği içindi. Düzenbazdı, hem de nasıl. Altta kalmaya, küçük düşmeye gelemiyordu, sanırım; bu yüzden de, daha çocukken, hem ele güne karşı o pervasız, saygısız gülüşünü sürdürmek, hem de o katı, fırlak vücudunun isteklerini karşılayabilmek için yalana dolana sapmaya başlamıştı. Bana göre hava hoştu. Biz, erkekler, kadınların düzenbazlığını derinden derine ayıplamayız ki zaten. Bir tuhaf oldum önce ama, unuttum sonra."
"Ele güne karşı o canı sıkkın, yüksekten bakan hali, gerisinde, bir şeyler saklıyor olacaktı, bütün yapmacıklar, başta öyle olmasa bile, eninde sonunda bir şeyler gizlemek için değil midir zaten..."
"Halden-anlarlıkla gülümsedi. Dahasını söyleyeyim, insana tam bir güven aşılayan nadir gülümsemelerden biriydi o; öylesi- ne hayatta dört beş defa ya rastlanır, ya rastlanmaz. Sanki bir an için bütün dünyayı kolaçan etmiş ya da eder gibi yapmış da, sonunda dayanılmaz bir önyargıyla sizden yana dönmüş. Öyle bir gülümseme ki, bakıyorsunuz, sizi tam anlaşılmak istediğiniz kadar anlıyor; kendinize nasıl inanmak istiyorsanız, size işte öyle inanıyor; ek kıvamınızdayken bir başkasında yaratmayı umduğumuz izlenimin ta kendisini edindiğini size duyuruyor. Tam işte bu noktada gülümseme kayboldu; o gidince, konuşmasının özenli resmiliği gülünçlüğe çalan, otuz, otuz bir yaşlarında, genç, zarif bir babayiğitle karşı karşıya kaldım."
Ne zaman birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma;herkes senin imkanlarınla gelmemiştir dünyaya!
Reklam
Toy çağımda bir öğüt vermişti babam bana, hala küpedir kulağıma. Ne zaman birini tenkide davranacak olsan hatırından çıkarma, herkes senin imkanlarınla gelmemiştir dünyaya.
Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. " Ne zaman" demişti, " birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!"
O ümitledir ki, şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam...
"Anladım ama, bunu bilmeyecek ne var; Zenginler para, fakirler çocuk yapar, Arada tabii, arada, Kimi yatakta, kimi ayakta."
Hem içerde, hem dışardaydım; hayatın tükenmez çeşitliliği karşısında yarı hayranlık, yarı tiksinti içindeydim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.