Yazılmasının üzerinden 45 yıl geçmiş olmasına rağmen insanlığın bir gıdım değişmediğini okuyoruz Mülksüzler’de. Hâlâ aynı beter sona doğru son sürat koşuyoruz.Tahip olmaya çalışmakla o kadar meşgulüz ki gerçekten tek sahip olabileceğimizin,Le Guin’in de dediği gibi,özgürlüğümüz olduğunun farkına dahi varamıyoruz.
.
Le Guin’de beni çeken feminist edebiyatın köşe taşlarından biri olması tahmin edebileceğiniz gibi.Ama bunun çok ötesinde Ursula Le Guin; anarşist,sosyalist, Taocu,mükemmel bir yazar…
.
Kitaba gelecek olursak;bir distopya hayranı olarak Mülksüzler’i nereye koyacağımı şaşırdım.Elbette bilim kurgu öncelikle,distopik özellikler var ama bunlar, çok ilginç ki bize en benzer dünya olan Urras için geçerli. (Bu durumda hepimiz bir distopyanın içinde miyiz acaba) Anarres ise neredeyse bir ütopya.
Le Guin’in feminist görüşlerini en az anarşist fikirleri kadar kuvvetli hissediyoruz bu kitabında da. Saygıyla eğiliyorum Ursula Ana
Kitabın orijinal adı The Dispossessed. Dostoyevski’nin İngilizce’ye The Possessed adıyla çevrilen romanına bir cevap.(Dostoyevski’nin bu romanının bizdeki adı Ecinniler.)Bu konuya hiç girmiyorum,aksi halde yorumun sonu gelmez
.
Kitap o kadar etkili ve sarsıcı ki okuduğum süre boyunca gece rüyalarımda bile Shevek’le uğraştım.“Kesinlikle Okunmalılar”listesinde benim için “Mülksüzler”.Kitabın son sayfasını çevirirken,“İyi ki, iyi ki okudum” diyordum.