Anton Cehov hikayelerini severek okuyorum. Bu eserinde de iki hikaye bulunuyor. Birinci hikayede bir kasabada yaşayan Nadya nişanlidir ve hayatından memnun değildir. Bir gece uyuyamaz ve hayatını düşünür. Daha sonra yaşadığı kasabayı terk eder ve Petersburga okumaya gider.
Diğer hikayede ise bir lisede edebiyat öğretmenliği yapan Nikitin bir genç kızı sever ve onunla evlenir. Ancak zamanla hayatının ne kadar basit ve sıkıcı olduğunu fark eder.
Bu kitapta genelde hayatı sorguluyor yazar. Sahip olduklarımız gerçekten sahip olmamız gerekenler midir?
Alintilar :
Geceleri rahat uyuyamıyordu; tüm neşesi uçup gitmişti…
Önemli olan yaşamasını bilmektir, geri kalan boştur.
İnsanın kendi mutluluğunu kendisinin yarattığına inanırım ve tam da bizzat yarattığım şeyi elimde tutuyorum şimdi.
Geçmişinin artık ondan koptuğunu, yanıp kül olmuş, külü de rüzgarla savrulmuş gibi tümüyle yok olduğunu biliyordu.
Allah'ım, niçin sıkılıyor canım bu kadar? Düğünden önce her nişanlı kız böyle olurdu belki de. kim bilir!