İbni Haccac rivayet ediyor:
Allah Resûlü (s.a.v.) buyurdu ki:
"Ölü kabre konulduğunda kabir ona hal diliyle şöyle der:
-Ey Ademoğlu, yazıklar olsun sana!
Niçin mağrur oldun da beni düşünmedin? Bilmiyor muydun ki, ben fitne evi, zulmet evi, yalnızlık ve keder eviyim. Niçin benden gafil oldun? Hayatta iken yolun bana düştüğünde ayakların geri geri gidiyordu.
'...Âilen,çevren seni ölüme ve kabre teslim edecekler, anan ve baban, yakınların hep senden ayrılacaklar. Çoluk çocuğun ve soyun sopun da seni terk edecektir. Artık bundan böyle sen tekrar Dünyaya gelecek değilsin. Bundan sonra senin iyiliklerinde artacak değildir. Nedâmet, pişmanlık ve hasret günü denilen kıyâmet günü gelmezden önce çalış'
Zeyd b Eslem (r.a) babasının şöyle dediğini anlatır :
"Mümin bir kulun (ahirette yüksek mertebelere kavuşmak için) ameliyle ulaşamadığı bir derece kalmışsa, cennetteki derecesine ulaşabilmesi için ölüm sancıları ona zorlaştırılır ve artırılır. Kafir birinin karşılığını göremediği bir iyiliği de varsa yaptığı iyiliklerin karşılığını fazlasıyla alabilmesi için ölüm ona kolaylaştırılır, böylece o cehennemi boylar."
"Size öylesi bir ağır yük yüklendi ki, eğer bu yük yıldızlara yükseltilseydi, yıldızlar bulanıklaşırlardı, eğer dağlara verilseydi, dağlar kesinlikle erir giderdi. Eğer bu yük yeryüzüne verilseydi, yeryüzü parça parça yarılır ve dağılırdı... "
Ubeyde b Umeyr (rah) anlatıyor : Kabir ehli(hayattakilerden) haber bekler dururlar. Kendilerine bir ölü daha katıldığında:
" Falan kişi napıyor nasıldır?" diye sorarlar. Yeni katılan ölü der ki :
" O buraya gelmedi mi, yoksa buraya getirilmedi mi?" der. Onlar ise :
" İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun, demek ki o başka bir yere (cehenneme) götürülmüş" derler..