Sayfa Sayısına Göre Ölümlülük Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Ölümlülük Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Ölümlülük Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ölüm algılanamaz; hele zihinde canlandırılması ya da "temsil edilmesi" daha zordur.
Husserl'den bildiğimiz gibi bütün algı niyete bağlıdır; algılayan öznenin bir etkinliğidir, algı söz konusu öznenin ötesine ulaşır, öznenin ötesindebir şey yakalar, aynı anda ilke olarak paylaşabilecek bir dünyaya ait bir "nesne" ortaya çıkarır ve kendisini ona demirler.
Ama ölüm diye "bir şey" yoktur; algılamaya çabalayan öznenin abartılmış niyetinin dayandığı demir atabileceği hiç birşey yoktur .
Ölüm mutlak bir hiçtir ve "mutlak hiç"in anlamı yoktur; ancak algının yokluğunu algılayabildiğimiz zaman "hiçin olduğunu" biliriz; her bir "hiç" yüzleşilen, algılanan, tasarlanan bir hiçtir,
dolayısıyla hiçbir "hiç" mutlak -koşulsuz hiç- olamaz .
Ama ölüm "etkin öznenin" sona ermesi ve onunla birlikte bütün algının sonudur. Böyle bir algının sonu, algılayan öznenin üstesinden gelemediği bir durumdur:
Özne kendisini algıdan "kurtaramaz" ama yine de algının olmasını ister. Böylesi bir olanaksızlıkla karşılaştığında algılayan özne kendisini eğretileme oyunuyla kandırır, bu da neyin algılanması gerektiğini açığa çıkarmaktan çok gizler ve sonunda ölümün olacağı algılamama durumunu yalancı çıkarır.
Bunu yapamazsa, bilen özne zayıflığını kabullenmeli ve pes etmelidir.
Ölümü tanımlamak olanaksızdır; çünkü ölüm, tuhaf bir biçimde, bütün varlıkları var eden o nihai boşluğu, o varolmayışı temsil eder. Ölüm varlığın mutlak ötekisi'dir, iletişimin kurulamadığı bir alanda dolaşıp duran imgelenemeyen bir öteki;
“Yazıya geçirilmeyecek, söz edilmeden kalacak olan benim ölümümdür. Onu deneyimleme şansım olmayacak, onu bir kez yaşadığımda, öyküyü anlatmak için burada olmayacağım.”
yazıya geçirilemeyecek, söz edilmeden kalacak olan benim ölümümdür. onu deneyimleme şansım olmayacak, onu bir kez yaşadığımda, öyküyü anlatmak için buralarda olamayacağım.
Bilginin, deyim yerindeyse, görme ya da işitmeden çok koklamaya özgü bir niteliği vardır; kokular da, bilgi gibi yok edilemez; yalnızca daha güçlü kokularla bastırılarak "duyulmaması sağlanır".
Bir başkasının ölümünden kendiminkinden çok korkabilirim; bütün içtenliğimle, sevdiğim birinin öldüğünü görmektense ben ölseydim diye haykırabilirim...