Hem ömrü kısadır, hem hayatı acıdır.
Ölümün Anlamı, Hayatın Anlamı birbirlerine ayrılmaz şekilde bağlanmış iki arayış. Ölmüyor olsaydı insan, hiç doğmazdı. Hiç doğmasaydı, ölmekten korkmazdı. Ölmekten korkmasaydı, hayatı anlamlı yaşamaya çalışmazdı.
Sokrates'ten sonra uzun bir süre felsefe ölümü konuşmayı bıraktı. Ahiret inancı elbette ki bunda etkilidir. Çünkü öyle bir inanç varsa zaten hiç ölmeyeceksin demektir. Yakın tarihte bilimsel gelişmelerin de artmasıyla ahiret inancı ikna etmemeye başladı bizi. Varoluş fikri ve varoluş felsefesi ortaya çıktı. İşte Schopenhauer bunlardan önce bu konuyu incelemiş biri.
Schopenhauer'a göre bir isteme (bu kitapta irade) vardır. Zamandan, mekandan, bilinçten bağımsız. Fenomen olmayan, kendinde şey. Bu isteme yaşamı devam ettirir. Bu isteme bizi kandırır farklı şekillere girer ve ürememizi sağlar. Zaten ürememizi tamamladıktan sonra da onun işine yaramayız ve artık yavaşça tükenerek (yaşlanarak) ölürüz.
Biz ölürüz ama irade devam eder. İrade için önemli olan türdür, bir insan çok önemsizdir zaten. Hem ömrü kısadır, hem hayatı acıdır. Acıya duyarlı olması için evrimleşmiştir zaten. Her şeyi sağlıklı olur fark etmez ama bir dişi çürür bütünüyle onun acısını hisseder. Güzel bir gün geçirir, çok kimse ona iyilik eder unutur, biri bir gün kötülük yapar ömür boyu unutamaz. Ölmesi yalnızca acısını dindirir. Bu yüzden, insan kendisini birey olarak değil türünün bir parçası olarak görmelidir.
Daha fazlası için...
youtu.be/w0UOkmhNnpM?si=...