Önceki Günün Adası

Umberto Eco

Önceki Günün Adası Gönderileri

Önceki Günün Adası kitaplarını, Önceki Günün Adası sözleri ve alıntılarını, Önceki Günün Adası yazarlarını, Önceki Günün Adası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gül güzel görünür, çünkü ilk bakışta onca çabuk bozulan bir şey olduğunu belli etmez ve her ne kadar sık sık ölümcül güzelliğin dünya ötesi bir şey olduğu söylense de, gül yaş avantajının gizlediği bir cesetten başka bir şey değildir.
Sayfa 135 - can modernKitabı okudu
576 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Defalarca okudum
Umberto Eco, Önceki Günün Adası ya da özgün adıyla L'Isola del Giorno Prima ‘ kitabında, batan bir gemiden kurtulup bir başka gemiye çıkan Roberto de la Grive'in öyküsünü anlatır. umberto eco bu kitabını yazarken romanın geçtiği pasifik okyanusuna gitmiş; günün farklı saatlerinde suyun ve gökyüzünün farklı renklerini, balıkların ve mercanların renk tonlarını gerçekçi yazabilmek icin incelemiş, kamaraları yazmak icin de onların içinde yaşamış bir süre.
Önceki Günün Adası
Önceki Günün AdasıUmberto Eco · Can Yayınları · 2017400 okunma
Reklam
Bir hafta içinde ve boşuna geçmiş denemeyecek bir sürede Roberto’nun her şeyi görememiş olması tuhaf bir şey gibi geliyorsa, düzensiz bir planı olan büyük ve dededen kalma bir evin tavanarasına ya da mahzenlerine giren bir çocuğu düşünmek yeterli olacaktır. Her adımda içi eski kitaplarla dolu sandıklar, solmuş giysiler, boş şişeler ve bir sürü hayranlık uyandırıcı şey, yıpranmış mobilyalar, tozlu ve sallanan dolaplar çıkar çocuğun karşısına. Çocuk gider, bir hazine bulmak için oyalanır, bir hol, karanlık bir koridor görür ve orada korkutucu bir varlık bulunduğunu düşünür, araştırmasını bir başka sefere bırakır ve her defasında, bir yandan fazla içine dalmaktan çekinerek, öte yandan yakınlardaki keşiflerin verdiği heyecanla dolu, neredeyse sonraki keşiflerin tadını çıkararak, kısa adımlarla yoluna devam eder ve bu tavanarası ya da mahzen hiçbir zaman bitmez, tüm çocukluğu boyunca, hatta daha sonra da karşısına yeni köşeler çıkarır. Bir de bu çocuğu her defasında yeni gürültüler korkutsa ya da onu bu dolambaçlı yollardan uzak tutmak için ona her gün insanın kanını donduran efsaneler anlatılsa -üstelik bu çocuk bir de sarhoş olsa- alanın her yeni serüvende nasıl genişlediği açıklık kazanır. Roberto’nun henüz kendisine düşmanlık gösteren bu alandaki yaşantısı da farklı olmamıştı.
“O halde, siz âşıksınız, yani hem arzu ediyor, hem arzu etmiyorsunuz. Aşk insanı kendisine düşman yapar. Sonuca ulaşmanın sizi hayal kırıklığına uğratacağından korkuyorsunuz. İlahiyatçıların dediği gibi, eşikte durmaktan zevk alıyor, gecikmenin keyfini çıkarıyorsunuz.” “Doğru değil, ben... ben onu hemen istiyorum!” “Öyle olsa, hâlâ ve yalnızca bir köylü olurdunuz. Onu istediğinizde ona sahip olurdunuz -ilkel bir insan olurdunuz o zaman. Hayır, siz arzunuzun alevlenmesini ve bu arada onun arzusunun da alevlenmesini istiyorsunuz. Eğer onun arzusu, kendisini hemen size teslim etmeye sürükleyecek kadar alevlenmiş olsa, olasılıkla artık onu istemezdiniz. Aşk beklemekle zenginleşir. Beklenti, Zamanın uçsuz bucaksız tarlaları üzerinde Fırsata doğru yürür.”
hem sonra, diyordu kendi kendine, tragedya için gereğinden fazla neden hayal ettim, gerçekliğin yanşamayacağı hayaletler üretmek tam melankoliklere özgü bir şey
aşk, rüzgârın uyduğu yasalara uyar ve rüzgârlar her zaman geldikleri yerlerin etkilerini taşırlar, eğer bostanlardan ve bahçelerden geliyorlarsa, yasemin, nane ya da biberiye kokabilir ve denizcilerde, kendilerine birçok vaatler gönderen karaya çıkma arzusunu uyandırabilirler. seven ruhların, sevilen kalbin burun deliklerini sarhoş etmeleri de bundan farklı değildir. sevilen kalp, bir başka lavtanın tellerinin kendisiyle birlikte çalmasını sağlayan bir lavtadır, tıpkı akıp giden suların yüzeyi üzerinde çanların sesinin devinmesi gibi, özellikle başka herhangi bir gürültünün yokluğunda, havada yaratılan hareketin aynısının suda yaratıldığı geceleri. seven kalbe, şarap tortusuna olanlar olur, o şarap tortusu ki, kimi zaman gül suyu kokar, ne zaman mı, gül mevsiminde bir mahzenin karanlığında çözülmeye bırakılıp, gül atomlarıyla dolu hava şarap tortusu tuzunun çekimiyle suda değişime uğrayarak, tortuyu kokuttuğunda. sevilen kadının acımasızlığı da boşunadır. bağlardaki üzümler çiçek açtığında, bir şarap fıçısı mayalanır ve beyaz bir çiçek fırlatır yüzeye, üzümlerin çiçekleri düşene kadar orada kalır bu çiçek. ancak şaraptan daha dik kafalı olan seven kalp, sevdiği kalbin çiçeklenmesiyle çiçeklere büründüğünde, pınar kurumuş olsa bile tohumunu filizlendirir.
1.000 öğeden 811 ile 820 arasındakiler gösteriliyor.