Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kökenleri ve Ticaretin Canlanması

Ortaçağ Kentleri

Henri Pirenne

Sayfa Sayısına Göre Ortaçağ Kentleri Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Ortaçağ Kentleri sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Ortaçağ Kentleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Önsöz
Bugüne kadar Türkiye'de meslekten tarihçilerin en çok ya­rarlandıkları yabancı kaynakların başında gelmesine rağ­men, ünlü Ortaçağ tarihi uzmanı Henri Pirenne'in hiçbir ya­pıtı dilimize çevrilmemişti.
Roma İmparatorluğu’nun üçüncü yüzyılın sonunda belirgin bir özelliği vardı: temelde bir Akdeniz kavimler topluluğu olması. *Akdeniz, Romalıların sevgi ve gururla mare nostrum diye adlandırdıkları denizdi. ** Mare nostrum, Latince, “bizim denizimiz anlamına” gelir.
Reklam
akdeniz
İmparatorluğun varlığı temelde bu deniz üstündeki egemenliğine bağlıydı.
akdeniz
Beşinci yüzyılın başında her şey olup bitmişti. Bütün Batı istilâ edilmişti. Roma eyaletleri Germen krallıklarına dönüşmüştü. Vandallar Afrika’ya, Vizigotlar Akitanya ve İspanya’ya, Burgondlar Ron vadisine, Ostrogotlar İtalya’ya yerleştiler. Bu isimler önemlidir. Çünkü yalnızca Akdeniz ülkelerini içerirler.
Kilise, dinsel bölgeleri, imparatorluğun yönetim bölgelerinin modeline uygun olarak düzenlemişti. Genel bir kural olarak, her piskoposluk bölgesi bir civitas’a denk düşüyordu. ...altıncı yüzyılın başlangıcından itibaren, civitas sözcüğü, “piskoposluk kenti”, piskoposluğun merkezi anlamını kazanmıştır. *Civitas, Latince yurttaşlık; devlet; şehir devleti anlamına gelir.
Bu istilalar, antik çağın ekonomik birliğine son vermemiştir. Akdeniz ve bu deniz aracılığıyla Batı ile Doğu arasında sürdürülen ilişkiler sayesinde bu birlik, tam tersine, oldukça belirgin bir biçimde korunmuştur.
Reklam
Yedinci Yüzyıl
Şimdi, birdenbire, üstünde uygarlığın doğduğu ülkeler koparılıp alınmış; Hristiyan inancının yerini Peygamber’e bağlılık, Roma hukukunun yerini İslâm hukuku, Yunan ve Latin dillerinin yerini Arapça almıştı.
Elli yıl gibi kısa bir süre içinde İslâm istilâsı (!), Çin Denizi’nden Atlantik Okyanusu’na dek yayıldı. Hiçbir güç buna karşı koyamıyordu. İslamiyet, ilk darbede Pers İmparatorluğu’nu devirdi (637-644). Kısa bir süre içinde, sırasıyla, Suriye (634-636), Mısır (640-642) ve Afrika’yı (698), Bizans İmparatorluğu’ndan koparıp aldı. Sonra İspanya’ya ulaştı (713). Hiçbir direnişle karşılaşmayan bu ilerleyiş, sekizinci yüzyılın başına dek hızını yitirmedi.
IX. YY.
Akdeniz'in İslamiyet tarafından kapatılması ile Karolenj­lerin sahneye çıkışının aynı zamanda oluşu, kuşkusuz salt bir rastlantı değildir.
Dokuzuncu Yüzyıl
İslamiyet olmasaydı, belki de Frank İmparatorluğu hiç varolmayacaktı; Hz. Muhammed’siz bir Şarlman düşünülemezdi.
Reklam
Dokuzuncu Yüzyıl
Ticaret ne denli geliştirilirse, para sisteminin de o denli merkezîleştiğini ve basitleştiğini tarih göstermektedir.
Kuşkusuz, hükümdarın kuramsal olarak tüm güce sahip olduğu halde, gerçekte bağımsız olan temsilcilerinin kendisine bağlılığına dayandığı bir devletten daha güçsüz bir şey yoktur.
Sayfa 37 - İletişimKitabı okudu
Rusya'nın Tarihsel Kişiliği
Rusya'da ticaret özgün bir olguysa bunun sebebi, Rusların Batı Avrupa gibi kendilerini dış dünyadan kopmuş bulacakları yerde, tersine, daha başlangıçtan beri dış dünyaya itilmiş, daha doğru bir sözcükle, dış dünya ile ilişki içine girmeye çekilmiş olmalarıdır. Ruslarla Karolenj İmparatorluğu karşılaştırılırsa: Toprak sahibi soylu sınıf yerine tüccar bir soylu sınıf; toprağa bağlı serfler yerine, iş araçları sayılan köleler; kırsal alanda yaşayan bir nüfus yerine, kentlerde toplanan bir nüfus; son olarak, basit bir tüketim ekonomisi yerine, bir değişim ekonomisi, düzenli ve sürekli ticari etkinlik görülür.
ortaçağda kent
Batı Avrupa'nın dokuzuncu yüzyıl boyunca gelişerek dönüştüğü tarıma dayalı uygarlıkta kentlerin var olup olmadıkları ilgi çekici bir sorudur. Bu soruya verilecek yanıt, "kent" sözcüğüne verilen anlama bağlıdır. Bu sözcükle, halkının geçimini toprağı ekip biçmekle değil, ticaretle sağladığı bir yer anlatılmak isteniyorsa, yanıt "hayır" olacaktır. "Kent" sözcüğünden, hukuksal bir varlığı ve kendine özgü yasa ve kurumları olan bir toplumu anlıyorsak, sorunun yanıtı gene olumsuz olacaktır. Öte yandan, bir kenti, bir yönetim merkezi ve bir kale olarak düşünüyorsak, Karolenj döneminde, bu dönemi izleyen yıllarda olduğunca çok sayıda kent bulunduğu açıktır. Bu, o zamanki kentlerin orta ve yeni çağlardaki kentlerin belli başlı iki özelliği olan, orta sınıf halk ile toplumsal örgütten yoksun olduklarını söylemenin bir başka yoludur.
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.