Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Gerçeği

Erdoğan Aydın

Osmanlı Gerçeği Gönderileri

Osmanlı Gerçeği kitaplarını, Osmanlı Gerçeği sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Gerçeği yazarlarını, Osmanlı Gerçeği yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Görünüşünüz neye benzerse benzesin, nezaket sizi dünyanın en güzel insanı yapar.
442 syf.
7/10 puan verdi
·
31 günde okudu
Kitap Osmanlı döneminin gerçeklerine bakmamıza fayda sağlıyor fakat kitapta aynı ifadelerin değişik şekillerde çok tekrarı var ve bu da okuyucuyu sıkıyor. Yine yazara göre sanki hakiki Anadolu türkmenleri sadece alevilerden oluşuyordu gibi bir anlayış yaratmış ki, kısmen doğru olsa da,o dönem için bir o kadar nüfusu olan sünni Anadolu türkmenlerine hiç değinmeyerek tek taraflı davranmış. Ayrıca Osmanlı gerçeği adına objektif bir inceleme yapılacaksa, bu kitaptaki gibi (her ne kadar doğru hususlar bulunsa da) sadece olumsuz yönleri değil, başarılı ve olumlu hususlar da yazılmalıydı..
Osmanlı Gerçeği
Osmanlı GerçeğiErdoğan Aydın · Literatür Yayıncılık · 201360 okunma
Reklam
1453 den, 16. yüzyıl sonuna kadar iktidar olan 48 sadrazamın sadece 4 tanesi Türk-Müslüman soyundandır. Bu durum Fatih ile başlamak üzere Osmanlılığın milli kimliğini ne kadar çok yitirdiğinin de açık göstergesidir..
Sayfa 322Kitabı okudu
İlk kuruluş döneminin aşılmasından itibaren Osmanlı Devleti, kendi kurucu halkına ve geleneklerine yabancılaşan, yabancılaşarak kurumlaşan bir devşirmeler devleti niteliğine bürünmüştür. Ele geçirilen Hristiyan topraklarından toplanıp belli bir asimilasyon ve eğitimden geçirilen sağlıklı gayrimüslim çocuklarından oluşan bir aygıt olmuştur. Osmanlı devleti ilk başlarda gaza geleneği içinde belli bir güç edinmiş Türk-Müslüman beyleri içerse de, bu kişiler giderek dışlanmış ve bürokrasiye, hatta onun ön evresi Enderun 'a girmek bile tümüyle seçilmiş gayrimüslimlere özgü bir ayrıcalık haline gelmiştir..
Sayfa 268Kitabı okudu
Osmanlı, talan, bürokratik bir askercil iktidar, sıkı denetimli bir toprak düzeni ve ticaret yaşamı üzerine oturmuştu. Askeri üstünlüğünü sürdürdüğü ve karşı taraf bu üstünlüğü kıracak olanaklar üretmediği müddetçe o dünyanın en ileri rejimiydi. Bu rejimin topluma bir dönem görece avantajlar sunduğu, keza egemen olunan bölgelerde yüzyıllara uzanan görece bir istikrar ortamı getirdiği de doğrudur. Ancak bu doğrular, Osmanlı üstünlüğünün üretken bir üstünlük olmadığı gerçeğini değiştirmiyor..
Sayfa 256Kitabı okudu
Celali isyanlarının sonucunda Anadolu köylüsü, salt maddi olarak değil, psikolojik olarak da ciddi bir şekilde örselenecektir. Daha önceki Kızılbaş kırımlarından sonra yaşayacağı bu ikinci ezilme dalgası ile Anadolu halkı bu isyandan, daha önce adeta gelenek haline getirdiği, devlete ve egemenlere karşı kendi hak ve özgürlüklerine sahip çıkma ve isyan etme iradesini büyük oranda yitirerek çıkacaktır. Bu anlamda Celali İsyanlarının en temel sonucu, halkın bir sivil toplum gücü olarak sonraki süreçte işlev görebilme refleksi ve özgüvenini yitirmiş olmasıdır. Bu durum diğer faktörlerle birlikte, günümüze kadar gelen demokratikleşememe problemimizin de önemli bir nedeni olacaktır..
Sayfa 198Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı dönemi halk direnişinin en önemli simgelerinden olan Pir Sultan Abdal, işlediği konuların zenginliği ve söyleminin gücü ile özgün bir ozandır. Pir Sultan emeği kutsar ve cennetin dünyada aranması gerektiğini anlatır. Pir Sultan Abdal geleneği bize, değiştirilmesi istenen düzenin yerini alacak, özlenen, uğrunda savaş verilen toplum düzeninden de çizgiler verir. Bunların en belirlisi, elinde hak ve adalet kılıcı taşıyan, yaşadığı yere bolluklar ve şenlikler getirecek olan bir güçlü varlık düşüdür..
Sayfa 179Kitabı okudu
Şeyh Bedrettin, dinlerin eşitliği ve devlet sisteminde hristiyanlarla ilişkilerin düzeltilmesi görüşünü savunuyordu. Beyazıt'ın haraç ideolojisi de, Musa'nın gazilik fikri de tamamen olumsuz düşüncelerdi. Bedrettin, geniş çaplı bir hoşgörü düşüncesiyle, Türkler ve yerli halk arasında bir kaynaşma sağlamak istiyordu. Dinlerin eşitlik ilkesini bu amaçla yayıyordu. Ancak burada sadece dinsel alandaki ayrımcılığın değil, siyasal alandaki ayrımcılığın da terk edilmesi söz konusuydu. Yenenler ve yenilenler yeni bir devlet sistemi içinde kaynaşmış bir toplum oluşturmalıydılar. Şeyhin öngördüğü böyle bir toplumda dinsel ve etnik sınırlar kalmayacaktı..
Sayfa 141Kitabı okudu
Esasen Osmanlı'nın ilk dönemlerinde, iktidarda temsil edilen dinsel anlayış alabildiğine gevşek ve kurallardan uzaktır. Nitekim Orhan Gazi tarafından, Bursa'nın zaptında büyük himmeti ve askeri coşturarak zaferde katkısı olan heterodoks derviş Geyikli Baba'ya bir kısım arazi ile iki yük şarap ve iki yük rakı verilmesi hususu son derece dikkat çekicidir..
İlk Osmanlı toplumunda iktisat işlevi algılanmıyordu. Daha doğrusu savaşçılık işlevi, onu içerip eritmişti. Yani emek vererek üretmek gibi bir anlayış yoktu. Ayrıca, üretilen malı üretenden gasp etmek, üretmekten daha kolaydır..
Reklam
Osmanlı üzerinden Türkiye toplumunu ikinci bir özümsemeye (asimilasyona) uğratmaya çalışanlar, büyük avantaja sahip olduklarının da bilincindeler. Ancak bu galibiyetin tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi halk ve ülke açısından ciddi bir faturası var. Osmanlıcılık yükseldikçe haklın hak ve özgürlüklerinin gerilediği özellikle anımsansın. Üstelik Osmanlılıkta kendini bulan, yani hayallerini ancak tarihin derinliklerinde, üstelik kendilerini ezmiş olanların kimliğinde bulan bir halkın bugünü ve geleceğin Osmanlı döneminden farklı olması düşünülemez. Osmanlı'ya öykünmek demek, kendimizi reaya düzeyine indirmeyi bir erdem haline getirmek, tebaa olmayı içselleştirmek, bizi fikrimizi bile sormadan kayıtsız şartsız yönetecek, padişahvari yöneticilere ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini emanet etmek demektir.
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.