Ortaçağdan Yirminci Yüzyıla

Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam

Suraiya Faroqhi

Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam kitap alıntılarını, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1755'te tamamlanmış Nuruosmaniye Camii... İtalyan barok çizgilerinin açıkça benim­sendiği ilk büyük selatİn camidir. Uzmanlarca her zaman iki kutupta ele alınmıştır: Bazılarınca, caminin yapı öğelerindeki dış etkiler, çoğu kez Av­rupa kültürünün hiçbir eleştiriye tabi tutulmadan taklidi, bazen de yerel yapı geleneğine neredeyse bir ihanet olarak değerlendirilmiştir. Bazıları ise, caminin kimliği bilinmeyen mimarının ve banisi padişahların (1. Mah­mud [hd. 1 730- 1754] ve III. Osman [hd. 1754- 1757]) yeni çözümlere cesurca yaklaştıklarını ve ne kadar yaygın olursa olsun bir geleneğe sıkışıp kalmak istemediklerini belirtmişlerdir.
Sayfa 261 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
19. yüzyıl İstanbul'unda üç tür tiyatro mevcuttu. Bu dönem, Karagöz ve orta oyununun en yaygın olduğu dönemdi.Bir de Avrupa tarzındaki tiyatro vardı. Pera'da özellikle Fransız ve İtalyan kumpanyalarının oynadı­ğı oyunlara çoğunlukla yerleşik Levantenler (Osmanlı tabiriyle "tatlı su frenkleri") rağbet ediyordu...Bu yabancı tiyatroların yanı sıra tabii Osmanlı tiyatroları da vardı; hem çeviri hem telif eserler sahneye koyarlardı. 1870-1880 arasında faali­yet gösteren Osmanlı Tiyatrosu bir repertuvar tiyatrosuydu ve Osmanlıca yazılmış oyunlar sunma tekelini elinde tutuyordu. Ancak 1884'te oyna­nan bir oyun, Sultan Abdülhamid'in hoşuna gitmeyince tiyatro binası bir gecede büyük olasılıkla sultanın emriyle yerle bir edildi ve tiyatro toplulu­ğu dağıldı.
Sayfa 289 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Reklam
Hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar kıyamet gününde bütün insanların yargılanacağına inanırlar. İslamiyet ile Hıristiyanlık arasındaki bu paralellik, Evliya Çelebi'nin Aziz Stefan Katedrali'nde gördüğünü ileri sürdüğü bir Son Yargı resmini, İslam inanışındaki kıyamet gününe benzer biçimde tasvir etmesini açıklar. Kıyamet alametlerinden biri de Deccal'in ortaya çıkmasıdır. Deccal bir eşek üzerinde gelecek ve sahte peygamber kisvesinde insanlığı kandıracaktır. Ama yaklaşmakta olan k.ıyametin bir başka habercisi sayılan Mehdi daha da önemlidir. Mehdi adil bir hükümdar olarak bütün dünyaya elini uzatacak ve Mesih 'in ikinci gelişini hazırlayacaktır. Bunu da İslam inancına göre mahkeme izleyecektir. Osmanlı İmparatorluğu'nda sık sık ayaklanmalar çıkıyor ve bu ayaklanmaların önderleri kendilerinin mehdi olduğunu ileri sürüyorlardı .
Sayfa 98 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
İnsanların kendi dünyalarına dair düşüncelerini, doğduklarında çevrelerinde var olan ve yaşamları boyunca oluşturdukları toplumsal ilişkilerden ayırma olanağı yoktur.
Sayfa 80 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Cafer Efendi, Mimar Mehmed Ağa’nın yaşamını anlattığı ve sonuna Osmanlıca yapı terimlerini içeren küçük bir sözlük de eklediği Risale-i Mimariye'ye âdet olduğu üzere Allah’a, Hz. Muhammed’e ve dört halifeye övgüler düzerek başlıyor. Allah’ın övüldüğü bölümde tüm evren büyük kubbeli, kandillerle ve ışık saçan mumlarla bezeli, aydınlık pencereli ve yüksek kemerli bir cami olarak anlatılıyor. Tanrı böyle etkileyici bir yapıyı “resimsiz, hesapsız” yaratmış bir mimar olarak övülüyor.77 Evrenin yaratılışı motifinin mimari benzetmelerle anlatılmasına Sultan Ahmed Camii için yazılmış kasidede de rastlıyoruz. Kasidenin başlangıç dizelerinde gökyüzü bir kubbe, gökkuşağı mihrab, güneş ve ay ışık saçan mumlar, Sina Dağı ise değerli oymalarla bezeli bir minber olarak tasvir ediliyor. Burada da Tanrı’yı mimar olarak övme yaklaşımı var; öte yandan Cafer Efendi risalesinde Tanrı’nın yüceliğini, “Tanrı’nın gölgesi” olan padişahınkinden daha az vurgulamış. Vakfı kuran Sultan Ahmed’i, eskiden baykuşların yuva yaptığı metruk bir yere cami yaptıran cömert ve hayırsever bir kişi olarak övüyor.
Sayfa 127
...birçok müze ancak Cumhuriyet döneminde kurulmuş­tur, ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında Topkapı Sarayı arazisi içinde kurulan Müze-i Hümayun, Osmanlı topraklarında bulunan arkeolojik eserleri önceleri sınırlı bir kitleye de olsa sunmuştur. Bu müze, oryantalist tarzda­ki tarihi resimleri Paris'te değişik sergilerde birçok ödül alan Osman Hamdi'nin (1842-1910) çabalarıyla ortaya çıkmıştır. Osman Hamdi 1881 'de fazla zengin olmayan ve dağınık bir eski eser koleksiyonunu devralmıştır. O dönemin kavramlarıyla kazılar yaptırtmış, değerli arkeolojik eserlerin dışarıya kaçırılmasını önlemiştir. Gerçi çabala­rında sınırlı bir başarı elde etmişti, ama yine de bu çabalar bugün bu çok ödüllü oryantalist ressamın sol liberallerin gözünde bir simge olmasının nedenini açıklar. Ayrıca Osman Hamdi'nin Osmanlı üst tabakasından kadınların portrelerini yapması da önemlidir; hatta resimlerinin büyük bir bölümüne kendi eşi modellik yapmıştır.
Sayfa 289 - Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Reklam
42 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.