İslam Toplumunda Kadın-Erkek Dinamikleri

Peçenin Ötesi

Fatima Mernissi (Fetna Ayt Sabbah)

En Eski Peçenin Ötesi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Peçenin Ötesi sözleri ve alıntılarını, en eski Peçenin Ötesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Günümüzde İslamiyet'in dirilip yayılmasının altında yatan giz, erkeğe doğuştan getirdiği bir hak gibi sunduğu dünyaya egemen olması düşüdür. Kuşkusuz, buna birçok kısıtlamalar ve hiyerarşiler eşlik etmektedir. Fakat İslamiyet, klasik dini edebiyat yoluyla evreni, üyelerinin gözünde bir oyun alanı gibi canlandırma başarısını gösterir.
Sayfa 10
"Kocamla kente gelmek için kendimi yanlarında bir tür güvencede hissettiğim ailemi ve köyümü terkettim" diyor yirmiüç yaşındaki bir gecekondu kadını. (Kadınlarının Ağzından Fas) "Fakat kocam benden bıkarsa benim ne gibi bir güvencem olabilir? Hatam olmadan onun beni boşama hakkı nereden geliyor? Artık ailem bana bakmaz ; devlet hiç bakmaz. Elimdeki tek güvence kocam ve çocuklarım. Çocuklar büyüyünce çekip gidecekler. Kocamsa beni boşayıp yeniden evlenebilir. Niçin? Bu Allah kanunu mu? Asla. Allah bu kadar adaletsiz olamaz."
Sayfa 14
Reklam
toplumların değişimi yadsıması rastlantısal değildir. Müslüman toplumlar motor, elektrik, telefon gibi teknolojik yenilikleri sindirebiliyor. Buna rağmen, özgürce yarışan peçesiz kadınlar ve siyasi partiler, özgür iradeyle seçilmiş parlamentolar ve %99'luk oy oranını tutturamasalar da özgürce seçilmiş devlet başkanları gibi yetke eşiklerine ilişkin değişiklikleri sindirmekte zorlanıyorlar. Katılımcıların özgür seçimine dayanan bir yenilik söz konusu olduğunda, toplumsal fabrika gözyaşlarına boğulmaktadır. Kadının peçeden kurtulması da bu türden bir yeniliktir. Son yüzyıldır, kadınlar ne zaman peçeyi çıkarmayı denedilerse, bazı erkekler çıkıp kutsallığı bahane ettiler ve maskesi düşen toplumsal fabrikanın dağılacağını ve bunun katlanılmaz bir şey olduğunu haykırdılar. Öyleyse peçenin yeniden gündeme getirilmesini isteyenlerin çok iyi bir nedeni var. Niçin İslam toplumu bunca kötü bir maskenin ardına gizlenme gereksinimi duyuyor?
Sayfa 17
Bir kökten dinciyi nasıl tanımlarsınız? Eğer biri kalkıp sıradan Amerikalılara bu soruyu sorarsa, kanımca tüm yanıtlar, her şeyi gözleyen ve bilen, tanrısallaştırılmış Amerikan medyasının kökten dinci imajının bir yansısı olacaktır: Vicdansız, cahil, kültürsüz, ilkel, kana susamış, kadın-düşmanı, ekonomik yoksunluk içinde, siyasi olarak bastırılmış (Müslüman olduğuna göre bu kaçınılmaz), terörist, bomba ve silah deposu gibi bir adam ... Üstelik bu canavarın gözleri tek bir düşmana çevrilmiştir: Amerika'ya ve onun barışsever, demokratik, bilimsel, yüksek ahlaklı, talihli vatandaşlarına ... Oysa bu hayali ankete katılan Amerikalılar, bir kökten dincinin en az dört özelliğinde yanılgıya düşmüş olurlardı: Bu adam gerçekte ne cahil, ne de vicdansızdır; her şeyden önce bir Amerikan-karşıtı veya azılı bir kadın-düşmanı olması da gerekmez. Hızlı kentleşme ve devlet destekli kitle eğitimi gibi iki modern olgunun ürünü olduğu için ilkel olması hiç mümkün değildir.
Sayfa 18
Müslüman evliliği erkek-egemen bir evliliktir. Cinsel ayrımın ortadan kalkması, kadının İslami ideolojideki konumunu sarsar: Kadın baba, erkek kardeş ya da kocanın yetkesi altında olmalıdır: Allah kadını yıkıcı unsur olarak kabul ettiğine göre, kadınlar aile dışında kalan konulardan dışlanmalı ve mekansal olarak sınırlanmalıdır. Kadının ev dışı mekanlara katılımı erkeğin denetimine verilmiştir. Yaygın biçimde benimsenen kanının aksine, çelişkili bir biçimde İslam, kadınların doğuştan getirdiği aşağılıktan söz etmez. Tersine, cinsler arasındaki potansiyel eşitliği onaylar. Var olan eşitsizliğin kaynağı, ideolojik veya biyolojik bir kadın aşağılığı kuramı değildir; bu eşitsizlik kadının gücünü bastırmak için özellikle tasarlanmış kurumların, -aile yapısındaki yasal itaat ve ayrımcılık- bir sonucudur. Dahası bu kurumlar, sistemli ve inandırıcı bir kadın aşağılığı ideolojisi üretmemektedir.
Sayfa 44
Batı kültüründeki cinsel eşitsizlik, kadının biyolojik olarak aşağı olduğu inancından kaynaklanır. Batı' da kadın özgürlüğü hareketinin hep kadınlar tarafından götürülmesi, elde edilen başarının genellikle yüzeyde kalması ve bu kültürün kadın-erkek dinamiklerinde belirgin bir değişim yaratamaması gibi unsurlar, kadının aşağılığı inancının ne denli güçlü olduğunun bir göstergesidir. İslamiyet'te böyle bir inanca rastlanmaz. Aksine, tüm sistem, kadının güçlü ve tehlikeli olduğu varsayımına dayanır. Bütün cinsel kurumlar (çokeşlilik, boşama, cinsel ayrım, vb.) kadının gücünü baskı altına alma stratejisi olarak algılanabilir.
Sayfa 44
Reklam
210 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.