1960'ların sonu itibariyle çevrecilik iyi bir ivme kazandı. Pek çok yazarın yaptığı uyarının kamuoyu üzerinde belirleyici bir etki yaratması dışında giderek artan bilimsel araştırmalar ve yaşanan bir dizi çevre felaketi tehlike çanlarının giderek daha şiddetli çaldığı bir sorunun varlığına işaret etmekteydi.
Stockholm konferansı düzenlendiği 1972 yılından 1993 yılına değin, çöl alanlarının büyüklüğü Nijerya ve Çin Halk cumhuriyeti'ndeki toplam tarım alanlarını aşacak bir biçimde 120 milyon hektar daha artmıştır.
Toplumsal patolojinin kendisi yerine bu patolojinin çirkin semptomlarına odaklandığımız sürece yürüttüğümüz çabalar iyileştirici olmak yerine sadece kozmetik değişiklikler sunan dar hedeflerle sınırlı kalacaktır.
Orta sınıfların et fetişizmini ve yoğun bir şekilde süt ürünlerine dayanan beslenme biçimlerini karşılamak için kurulan hayvan çiftlikleri yüzünden ormanlar yok edilmektedir; büyükbaş hayvanları, domuzları ve koyunları beslemek devasa dışkılar ve gazlar toprakları, nehirleri, denizleri ve gökyüzünü zehirlemektedir.
Önümüze koymamız gereken hedef, toplumsal ekoloji geleneğinde açıkça belirtildiği üzere, toplumsal ilişkilerin ve sistemin mümkün en derin dönüşümü, toplumsal, ekonomik, kültürel ve toplumsal iktidarın esaslı biçimde adem-i merkezileşmesidir.