Pek çok insan elindeki işi gereksiz yere ertelemesine bahane olarak baskı altındayken daha iyi çalışmasını gösterse de, aslında bu tutum harekete geçmeye niyetlenip de geçemediğimiz durumda hissettiğimiz huzursuzluğu mantığa bürüyüşümüzün apaçık bir örneği olarak yukarıda sıralanan kategorilere giriyor.
Dillerden düşmeyen bu sözün daha doğru ifade edilmiş hali şu olabilir: "Yalnızca baskı altındayken çalışabiliyorum." Peki neden? Bunun sebebi büyük ihtimalle, elimizdeki işe motive olmamız gerektiği yönündeki yanlış inancımız. Sorumluluğumuz altındaki bir işi yapmak içimizden gelmediğinde bir kenara bırakıveriyoruz; ta ki işi yapmamızı gerektiren dışsal zaman baskısı bizi eyleme geçmeye sevk edene dek.
Uyumsuzluk insanın keyfini kaçırır, bu olumsuz durumun yükünden hemen kurtulmak isteriz. Bir eylemde bulunmaya niyetlendiğimizde, ulaşmak için harekete geçmeyi tasarladığımız bir hedefimiz olduğunda, fakat yine de kılımızı kıpırdatmadığımızda (yani sonunda keyfimizin kaçacağını bile bile, isteyerek ve bir hayli mantıkızca ertelemeyi tercih ettiğimizde) bu uyumsuzluğu yaşarız. Savsaklama davranışı yüzünden ödediğimiz bedellerden biri de işte bu durumun yol açtığı huzursuzluktur.