İknanın Gündelik Kullanımı ve Suistimali

Propaganda Çağı

Elliot Aronson

Propaganda Çağı Sözleri ve Alıntıları

Propaganda Çağı sözleri ve alıntılarını, Propaganda Çağı kitap alıntılarını, Propaganda Çağı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kitle iletişim araçlarının çizdiği dünya resimleri neden bu kadar ikna edici? Birincisi, gösterilen resmi çok nadir sorguluyoruz. Kendimize ”Neden bana akşam haberlerinde başka bir hikâye değil de bunu gösteriyorlar? Polis gerçekten bu şekilde mi çalışıyor? Dünya gerçekten bu kadar şiddet ve suç mu dolu?" sorularını nadiren soruyoruz. Televizyonun evlerimize ışınladığı resimlerin, neredeyse her zaman, gerçekliği temsil ettiğini varsayıyoruz. Nazi propagandacısı Joseph Goebbels’in bir keresinde belirttiği gibi: ”Propagandanın sırrı şudur: Propaganda tarafından ikna edilecek olanlar, onunla kuşatıldıklarını fark etmeksizin, tamamen propaganda fikirleriyle sarılmış olmalı.”14 Bir kez kabul edildiğinde, kafamızda oluşturduğumuz resimler düşüncelerimize ve hareketlerimize yön veren kurgular olarak hizmete verir. Bu imajlar ilkel sosyal teoriler olarak çalışır --bize durumun ”gerçekler’ini sunar, hangi meselelerin aciliyeti olduğunu belirler ve sosyal dünyamız hakkında hangi tarzda düşüneceğimizi emreder. Politika bilimci Bernard Cohen’in de gözlemlediği gibi medya: Belki çoğu zaman insanların ne düşünmesi gerektiğini söylemekte başarılı olamaz ama okuyucularına ne hakkında düşünmeleri gerektiğini söylemekte inanılmaz derecede başarılıdır...Dünya farklı insanlara, okudukları gazetelerin yazarları, editörleri ve yayıncıları tarafından çizilen haritaya göre farklı görünecektir.15
Bir bendin seli tutması pek heyecanlı bir seyirlik değildir. Ama bu bendin inşası daha önemli bir haber olabilir. Futbol maçları gibi hareket dolu olayların satranç maçları gibi sesiz olaylara göre televizyonda çok daha fazla eğlence sağlayacağı gibi, isyanlar, bombalamalar, kaçırmalar, depremler, katliamlar ve diğer şiddet dolu eylemler de birbirlerine yardım eden insanlar veya şiddeti önlemek için çalışan insanlar hakkındaki hikâyelerden çok daha fazla yer bulur basında. Haber ajansları muhabirlerini çok daha önemli olayların yaşanıyor olabileceği okullar, kiliseler ve araştırma laboratuarlarına değil mahkemeler, spor alanları ve polis karakolları gibi ”aksiyon merkezleri"ne yerleştirir. İşte böylelikle yerel haberler spora, okulların finansmanı veya barınma gibi sorunlardan sekiz kat daha fazla yer ayırırır ve ülke çapında yayın yapan televizyon kanalları da şahısların şiddet dolu hareketlerine odaklanır-teröristler, protestocular, grevciler veya polis-çünkü şiddet dolu hareketler, sakin ve düzgün bir şekilde hareket eden insan görüntülerinden çok daha heyecanlı bir seyirliktir.
Reklam
Bu da açıkça gösteriyor ki medya en temel inanç ve fikirlerimizîn bazılarını etkilemekte; bizi reklamı yapılan bir markayı almaya yönlendirebiliyor veya başka insanların yok edilmesini desteklememize yol açabiliyor. Bazen rasyonel varlıklar olarak davranabildiğimiz doğru; meselâ medya bir konuda kapsamlı bir tartışma başlattığında ve bu konuda düşünmeye sevk edildiğimizde. Ama durum her zaman böyle olmuyor. Bazen meselenin sadece bir yönünü duyup alternatifleri araştırmaya vakit ayırmayabiliriz; böyle durumlarda beynimizi kullanmadan hareket edip bize söylenene inanma ihtimalimiz yüksek. Bazı başka durumlarda medya bizimkinin karşıtı bazı fikirler sunabilir; bu durumda ya fikirlerden kaçınır yahut kendimizi bu fikirlerin yanlış olduğuna ikna ederek, kendi görüşümüze daha sıkıca bağlanabiliriz. Kitle iletişim araçlarının nasıl ikna ettiğini anlayabilmek için, bize iletilen şeye verdiğimiz kognitip tepkileri/idrak tepkilerini anlamamız gerekir -yani mesajı görüp duyarken kafamızdan geçen düşünceleri. Diğer bir deyişle, tesir altında kalma mesajın alıcı tarafından nasıl anlamlandırıldığı ve mesaja nasıl tepki verildiğine bağlıdır. Bu da kişi, durum ve yapılan çağrıya göre değişebilir. Sözün gelişi, bazen ne söylendiği hakkında dikkatlice düşünürüz; bazen çok az düşünüp baştan sahip olduğumuz Önyargılarımızı takip ederiz; başka zamanlar da duygularımıza -korkularımıza,umutlarımıza ve güvensizliklerimize yenik düşeriz; bunlar o derece etkilidirler ki, yapı yetimizi çalışamaz hale getirirler.
Aynı zamanda kelimelerin ön-"ıkna sağlayabildiğini hatırlamamız gerekir. Kullandığımız kelime vé isimler sonunda sosyal dünyamızı tanımlar ve oluşturur. Gerçekliğin bu tanımı düşüncelerimizı, duygularımızı ve hayal dünyamızı yönlendirip hareketlerimizi etkiler. Belki de kelimelerin gücünü en iyi Hitler'in propaganda bakanı joseph Goebbels nitelemiştir: Yeterli derecede tekrar edildiği ve ilgili insanların psıkolojileri yeterince iyi anlaşıldığı takdirde bir karenin aslında bir çember olduğunu kanıtlamak imkânsız değildir. Bir kare ve bir çember nedir ki? Sadece kelimeler ve kelimeler gizli fîkirleri sarmalayıncaya dek yoğrulabilirler.
Eğitimde propagandayı ayırt etmek daha da zor olabilir. Devlet okullarında öğretilen aritmetiğe bir bakalım. Bundan daha eğitime ilişkin ne olabilir? Yani ne daha saf, tarafsız, gerçekle ilgili, doktrinden arınmış olabilir? Ama mesele göründüğü kadar keskin çizgilerle çizilmiş değil. İlkokul matematik kilaplarımızda kullanılan örnekleri hatırlıyor musunuz? Çoğu örnek almak, satmak, kiralamak, para için çalışmak ve faiz hesaplamak ile ilgiliydi. Bu örnekler eğitimin gerçekleştiği kapitalist sistemi yansıtmakla kalmaz: aynı zamanda sistemi güçlendirir, meşrulaştırır ve böylelikle doğal ve ahlâkî olduğunu ima eder.2
Propogandayı Daha Başlarken Durdurmak için Neler Yapabiliriz? ... -İletinin kaynağının amacı ve güvenirliğini inceleyin. Şöyle sorular sorun: ”Neden bu insan bana bu bilgileri veriyor?” "Kaynak bundan ne çıkar elde edebilir?" "İleticinin gerçekten de ona inanmaya değecek bilgisi ve güvenirliği var mı, yoksa görüntüsü sahte mi?”
Reklam
27 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.