Sanatla ilgilenen bir tanıdığımın tavsiyesi ile, plastik sanatlara olan ilgim ve polisiye hikayelere olan sevgim nedeniyle okumaya başladım. Malesef içinde ne bi adamakıllı sanat, ne de kurgusu güzel bir polisiye hikaye bulamadım. Kahrolsun, “başladığım kitabı yarım bırakamama huyum” deyip sonuna kadar okudum, okuyamayanların çok da bir şey kaçırmayacaklarını düşünüyorum. ..
Zaman zaman, çoktan ölmüş biri gibi hissediyorum kendimi. İşin ilginç yanı benliğimin parçalara ayrıldığını, kişiliğimin yok olduğunu anlayacak kadar bir ben kalmış bende.
Tom Ripley karakteri, “kötü karakter” olmanın ötesinde yaşamını derinden incelediğimiz; hepimizde hem var olan hem de olmayan derin hırs, öfke ve duygusallıkları ön plana çıkartırken, yaşadığı olaylara bizi de dahil ediyormuşçasına, kendimizi olay örgüsünün içinde bulduğumuz başarılı hikayesiyle heyecanlı bir maceraya dahil ediyor. “The Talented Mr.Ripley” romanın ikinci kitabı olarak, baş kahramanımızın Dickie den sonra neler yaptığı, hak etmediği, cinayetler ve sahtekarlıklarla yarattığı servetini nasıl büyüttüğünü ve devam ettirdiğini; hem doymuşluk hissinin hem de hala içindeki hırs ateşinin halen sönmediğini gözler önüne seren bir macerayla karşımıza çıkıyor.
Kitabı daha önce bitirdim fakat buralar da bir süre yoktum. Kesinlikle polisye tarzda sevenlerin sürüklenecek okuyacakları bir anlatım tarzı var.. Eleştirilecek noktası ise katili biliyorsunuz:) Zekası ve gözü pekliğinr verilecek not yüksek derecelerde. Devam eden bir hikaye diğer bölümü için can atıyorum.. Tavsiye ediyorum..
2. kitapta Bay Ripleyi zengin, guzel bir hanimla evli ve bir cevresi oldugunu goruyoruz. Ama bela yine gelip buluyor kendisini. Bu kitapta resim kacakciligi konusu isleniyor. Konu kısmından ziyade bende uyandırdığı etkiden bahsetmek istiyorum. Kitap baskisi cok hos degil. Minik, gri yazilar okumayi guclestiriyor ancak cok ilginc ki okumaya baslayinca hızlı ilerledigini goruyoruz. Polisiye kitaplari tercih etme sebebim de zaten yaz gunleri derin meselelere inmemekti. Yazarin ya cok gezgin biri ya da cok iyi bir arastirmaci olduğunu dusunuyorum. Fransa, Yunanistan oyle bir tanimlanmis ki oralara gitsek yabancilik cekmeyecegiz. Sadece olay, kurgu, sonuç polisiyesi istemeyenler için okunulabilir bir eser. Ben digerlerini de okuyup fikirlerimi soylemeye devam edecegim.
Ripley serisinin ikinci kitabı. Akıl karıştırıcı gözüken komplike bir kurgusu var. Buna rağmen, çok yalın sade ve duru biçimde karakterleri, olayları resmetmeyi başarıyor yazar. Tavsiye ederim.
Saat dokuzu on geçe telefon çaldı. İngilizce konuşan bir ses,"Ben Londra Metropoliten Polis Örgütü'nden Müfettiş Webster" dedi. "Bay Ripley orada mı acaba?"
Yaşamının tem müziği bu mu olacaktı hep? "Evet, ben Ripley".