Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Robert Owen Sosyalizmin Öncülerinden

Rona Aybay

En Eski Robert Owen Sosyalizmin Öncülerinden Gönderileri

En Eski Robert Owen Sosyalizmin Öncülerinden kitaplarını, en eski Robert Owen Sosyalizmin Öncülerinden sözleri ve alıntılarını, en eski Robert Owen Sosyalizmin Öncülerinden yazarlarını, en eski Robert Owen Sosyalizmin Öncülerinden yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu arada Robert Owen'in düşünceleri önemli bir evrim geçiriyor. Üretim fazlası ve işsizlik biçiminde ortaya çıkan 1815 bunalımına bir çözüm olarak savunduğu birleske köylerini (Kooperasyon Köylerini) yeni bir toplum düzeninin tohumları olarak görmeye başlıyor. Bu çerçevede, insanlar arası çekişmelerin baş nedeni saydığı özel mülkiyete ve dinsel bağnazlığa karşı çıkıyor. Yeni yaşamın yeşereceği bu komünist topluluklarda özel mülkiyet olmayacak, herkes gücüne göre tarım ve isleyim alanlarında çalışacak, yaşamın temel ilkesi yarışma değil, dayanışma olacak, mutfak işleri ortaklaşa yürütülecek, en önemlisi de, iki yaşından başlayarak çocuklar ortak yatakhanelerde barınıp okullarda, dürüst yurttaş olacak biçimde toplulukça eğitilecek. Bu okullarda ceza olmayacak, çocuklar yalnızca sevgiyle yönlendirilecek.
Bir kere, Robert Owen, Endüstri Devrimi'nin daha ilk döneminde, üretim güçlerindeki bu eşsiz atılımın insanları yapısal olarak işsizliğe "yazgıladığını" gören ilk düşünürlerden biri. Kapitalizmin doğal uyum safsatasına hiç pabuç bırakmıyor. Kendisinin de büyük beceriyle üretime koştuğu yeni işletkelerin gücüne hayran. Ancak, kapitalist düzende, bunların işçilere çevrilmiş birer silah olduğunun da ayrıminda. Öyleyse çözüm, bu büyük üretim gücünü çalışan insanların buyruğuna vermekte yatıyor.
Reklam
Robert Owen işçi devrimi için savaşım veren biri değil. Ne var ki, iscileri koruyacağım diye giriştiği eylemler, onu kaçınılmaz olarak bir isci sınıf önderi durumuna getiriyor. 1800'de başlayan New Lanark deneyinde, işçi çocukları için tarihte ilk kez ana okullarını kuran o. Yine aynı dönemde, çalışamayacak duruma gelen işçilerin bir ücret alması gerektiğini savunan yine o. Bunalım sonucunda dört ay boyunca işsiz kalan New Lanark işçilerine ücretlerini olduğu gibi ödeyen yine o. 1819'da, kapitalizmin tarihinde ilk kez, İngiltere'de işçi çocukların sömürüsünü sınırlayan bir yasanın çıkarılmasında öncülük eden o. Yasayla, dokuz yaşından küçük çocukların işe alıması, on altı yaşından küçüklerin de (bir buçuk saatlik yemek molası dahil) on üç buçuk saatten fazla çalıştırılması yasaklanıyor. (Bu yasa bize, o günlerde sömürünün hangi kıyıcılık düzeyinde bulunduğunu çok güzel gösteriyor.) 1834'te, Ingiltere tarihinde ilk kez bütün isci sendikaları tek bir ulusal bitlik çatısı altında toplandığında, başlarında yine Robert Owen var. Böyle işler yapan bir adam. işçi simtinin belleğinden nasıl silinebilir?
Endüstri Devrimi ilerledikçe işverenle işçi arasında büyük bir uçurum açılmıştır. Bu devrimden önce, her işçi ileride bağımsız bir usta olmayı ümit edebiliyordu. Fakat devrimden sonra, üretimin bir fabrika işi durumuna gelmesi böyle umutları ortadan kaldırdı. "Kendi başına iş sahibi olmak" bir zanaatkârın normal olarak ümit edebileceği bir şey olmaktan çıktı, çünkü yeni düzende bağımsız iş sahibi olmak için her şeyden önce kapital gerekliydi. Endüstri Devriminin başlangıç döneminde, bu konuda bir çeşit firsat eşitliği olduğunu da belirtmeliyiz. Bu dönemde, çok küçük kapitallerle işe girişen bazı kimseler kısa zamanda zengin olma olanağı bulmuşlardır. Robert Owen de, ileride göreceğimiz gibi, çok küçük bir kapitalle işe başlayıp kısa zamanda büyük zenginlik kazanan girişimcilerin parlak bir örneğidir. Fakat fabrika biriminin gittikçe büyümesi, zamanla, bu "firsat eşitliğini" ortadan kaldırmıştır.
Sanayi kentlerinde sürüler gibi toplanan, fabrika hayatının disiplini altına giren ve ekonomik güçlükler altında ezilen endüstri işçileri zamanla sınıf bilincine varmış ve politik bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Ingiliz isci sinifinin tarihi, kesin olarak, 18. yüzyılın ikinci yarısında başlar. Bundan önce de iscilerin katıldıkları halk hareketleri görülmüş olmakla birlikte, işçilerin sayısı ve yoğunluğu ancak 18. yüzyılın ikinci yarısında bunların modern anlamda bir işçi sınıfı sayılabileceği ölçüye varmıştır.
Çocuk İşçiler ve Kapitalizm
Endüstri Devriminin bu dönemdeki en korkunç yanı çocukların durumunda kendini gösterir. Fabrika sahipleri, ellerinde bulunanlardan daha ucuza isci sağlamak istedikleri zaman devletçe korunmakta olan yoksul cocukları alarak, kendi fabrikalarında sözde çırak olarak yetiştirmek üzere kullanıyorlardı. İşin daha vahşice olan yanı da şuydu: Bazen, resmi makamlar, bu yoksul çocuklar arasındaki akli dengesi bozuklardan kurtulmak için, 20 normal çocuk alan işverenin 1 de böyle çocuk almasını şart koşuyorlardı. Sözde çırak olan bu zavallı çocuklar gerçekte tam bir köle hayatı yaşamaktaydilar. Yetersiz bir biçimde beslenip giydirilen bu çocuklar günde 16 saate kadar varan sürelerle çalıştırılıyorlardı. Yattıkları yerler son derece pisti; aynı yataklarda nöbetleye yattıklarından bunların havalandırılmasına bile vakit kalmıyordu. Bu işte, çocuklar arasında cinsiyet ayrımına da çoğu zaman bakılmıyordu. Coğunlukla 9 yaşından yukarı çocuklar çalıştırılıyordu, fakat 5 yaşında işe başlayanlar bile vardı. Kaçmaya teşebbüs eden veya başkaldırma eğilimi gösteren çocukların ayaklarına zincir vuruluyor ve zincirler yatarken bile çıkarılmıyordu. Bu işlemlerin kadınlara ve kızlara da uygulandığı oluyordu.
Reklam
İsçileri sefaletten kurtarmak için, yoksullara yardım sisteminin yetersiz kaldığı iyice ortaya çıkınca, "asgari ücret" saptanması görüşü ileri sürülmeye başlandı. Buna da toprak sahipleri yanaşmıyorlardı. Toprak sahiplerinin etkisi altında bulunan Parlamento, asgari ücret konusunda hazırlanan tasarıları reddetti. Fakat bir yandan işçilerin günden güne hızlanan bir şekilde açlıkla karşı karşıya kalmaları, öte yandan Fransız Devriminden sonra, Ingiltere'de de bir ayaklanmanın ortaya çıkacağı korkusu, yoksul işçiler için bir şeyler yapılmasını da gerektiriyordu. Sonunda Speenhamland Sistemi denilen usulün uygulanmasına başlandı. Speenlamland Sistemi 1795'te, Speenhamland'de toplanan Berkshire bölgesi yargıçlarınca kendi bölgeleri için kabul edilmiş, fakat sonraları diğer bölgelerce de benimsenerek geniş ölçüde uygulanmistır. Bu yüzden, bir kanun olmadığı halde uygulamada bir kanun gibi işlem görmüştür. Bu usule göre, aldıgı ücret kendisini ve ailesini doyurmayan işçilerin ücretlerine yoksullara yardım fonundan ekleme yapılıyordu. Yapılacak ekleme için de ekmek fiyatı ölçü olarak kabul edilmişti." Fakat Speenhamland Sistemi belki işçileri açlıktan ölmekten kurtardı ise de sefaleti ortadan kaldıramadı. Üstelik, işverenler, nasıl olsa yoksulluk yardımından yararlanacakları düşüncesiyle, isçilerin ücretlerini daha da düşürdüler. Öte yandan, yoksul işçilerin açlıktan kurtarılması yükü, bu sistemle, işçilerden doğrudan doğruya yararlanarak servet yapan işverenlere değil de bütün vergi ödeyenlere yüklenmiş oluyordu.
+1
Önce çeşitli Hıristiyan mezhepleri arasındaki düşmanlığa, sonra da Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar, Hindular, Çinliler vb. arasındaki ve bunlarla dinsiz ya da kafir diye kendilerinin adlandırdıkları insanlar arasındaki öldürücü nefrete şaştım. Catışan bu inancların incelenmesi ve bunların birbirine karşı beslediği öldürücü nefret, aklımda, bunların hiçbirinin gerçek olmadığı yolunda kuşkular uyandırdı. Dinsel kitapları okumam, diğer konularda okuduklarıma eklenerek, 10 yaşlarımda beni, o güne kadar öğretildikleri sekliyle, bütün dinlerin temelinde bir bozukluk olduğunu düşünmeye kuvvetle zorladi.
Pandemi süreci, 10 TL bağış ve krizi zararsız atlattık...
Owen'in karşılaştığı güçlüklerin biri de durumlarını düzeltmek için uğraştığı işçilerin kendisine karşı duydukları güvensizlikti. New Lanark'ın İskoçyalı işçileri, Galler bölgesinden olan Owen'i bir "yabancı" olarak görüyor ve ona güven duymuyorlardı. İşçiler, Owen'in temizlik ve dürüstlük çabalarının aslında kendi sırtlarından daha çok kazanç sağlamak için düzenlenmiş bir hile olmasından şüpheleniyorlardı. Fakat Owen bütün bu güçlükleri sabırla yenmeyi ve işçilerin güvenini kazanmayı bilmiştir. İşçilerin güvenini kesin olarak kazanması, 1806'daki pamuk kıtlığı yüzünden fabrikaların durması sırasında 4 ay boyunca, çalışmayan işçilere tam ücret ödemesiyle olmuştur.
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.