Romanlar Üzerine Düşünceler sözleri ve alıntılarını, Romanlar Üzerine Düşünceler kitap alıntılarını, Romanlar Üzerine Düşünceler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“ ‘Romanlar ne işe yarar?’ diye soran bazı huysuz zihinlerin hiç bitmeyen itirazına cevap vermeliyiz.
Neye yarar, öyle mi? İkiyüzlü, ahlaksız insanlar sizi, bu saçma sapan soruyu ancak siz sorarsınız zaten.”
Daima suçu cehennemin renkleriyle resmedeceğim. İstiyorum ki suç çırılçıplak görülsün, ondan çekinilsin, nefret edilsin ve bu amaca ulaşmak için, onu ona rengini veren tüm dehşetle göstermekten başka bir yol bilmiyorum.
Eğer R... gibi, ''herkesin zaten bildiği şeyleri'' anlatmak için yazıyorsan, onun gibi bize ayda dört cilt vermeye mecbursun, yoksa kalemi eline almaya zahmet etme; kimse seni icra ettiğin mesleğe zorlamıyor; madem buna girişiyorsun hakkıyla yap. Sakın hayatını idame ettirmek için bu işe soyunma; karşına başka meslekler çıkacaktır, kunduracılık yap ama kitap yazma. Bu yüzden sana daha az saygı duymayız, hatta canımızı sıkmayacağın için belki de seni daha fazla severiz.
''İstiyorum ki suç çırılçıplak görülsün, ondan çekinilsin, nefret edilsin ve bu amaca ulaşmak için ona rengini veren şeyi tüm dehşetle göstermekten başka bir yol bilmiyorum.''
Neye yararlar, öyle mi? İkiyüzlü, ahlaksız insanlar sizi, bu saçma sapan soruyu ancak siz sorarsınız zaten. Romanlar sizi olduğunuz gibi resmetmeye yarar; sonuçlarından korktuğunuz için sanatçının fırçasından kaçmak isteyen kibirli insanlar. Hani kendimi ifade etmem mümkünse, roman her çağın adetlerinin tablosu olduğundan, insanı tanımak isteyen filozof için tarih kadar aslidir; zira tarihçinin fırçası ancak kendini gösterdiği gibi resmeder ama o zaman gerçekten kendisi değildir: İhtiras ve kibir onun yüzünü öyle bir maskeyle örter ki bize sunduğu insan değil sadece bu iki tutkudur. Romanın fırçası ise, aksine, onun iç hakikatini kavrar, onu maskeyi çıkardığı zaman yakalar ve çok daha ilginç olan nihai taslak aynı zamanda çok daha gerçektir; işte romanların faydası. Onları sevmeyen siz soğuk sansürcüler, "Neden portre yapılıyor ki?" diyen kötürümlere benziyorsunuz.
''İnsan, varoluşundan ileri gelen ve ona rengini veren iki zaafa tabidir. Her yerde dua etmesi ve de her yerde sevmesi gerekir; işte tüm romanların temeli budur.''
Nihayet İngiliz romanları, Richardson ve Fielding'in coşkulu eserleri boy gösterip Fransızlara bu türde başarı elde etmenin yolunun aşkın bıktırıcı rehavetini ya da ara sokakların sıkıcı muhabbetlerini tasvir etmek değil, kalbin aşk diye bilinen feveranının oyuncağı ya da kurbanı olan eril karakterler çizerek bize aşkın doğurduğu tehlikeleri ve bahtsızlıkları göstermek olduğunu öğretti. İngiliz romanlarında böylesine iyi çizilen hikâyenin gelişimine ve bu tutkulara ancak bu yolla erişilebilir. Eserinin bize insanı yalnızca olduğu ya da kendini gösterdiği haliyle değil de kötülüğün yarattığı değişimlere ve tutkunun sebep olduğu sarsıntılara maruz kaldıktan sonra olabileceği şekliyle göstermesi gerek yazara esin veren tek şeyin, doğanın gerçek labirenti olan insan kalbinin derinlemesine incelemesi olduğunu bize öğreten Richardson'dır, Fielding'tir.
İnsan, varoluşundan ileri gelen ve ona rengini veren iki zaafa tabidir. Her yerde dua etmesi ve her yerde sevmesi gerekir; işte tüm romanların temeli budur.
İnsan, varoluşundan ileri gelen ve ona rengini veren iki zaafa tâbidir. Her yerde dua etmesi ve de her yerde sevmesi gerekir; işte tüm romanların temeli budur. İnsanlar yakardıkları varlıkları tasvir etmek için roman yazmışlardır. Yine sevdiklerini övmek için roman yazmışlardır.
İnsan, varoluşundan ileri gelen ve ona rengini veren iki zaafa tabidir. Her yerde dua etmesi ve de her yerde sevmesi gerekir; işte tüm romanların temeli budur.