Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saat Kitabı

Şule Gürbüz

Saat Kitabı Gönderileri

Saat Kitabı kitaplarını, Saat Kitabı sözleri ve alıntılarını, Saat Kitabı yazarlarını, Saat Kitabı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hepimizi bazen rahatlatan yegane şey, hayatın sonluluğu ve nihayetindeki ölümün varlığıdır. Ya ölüm olmasaydı? Bu sonsuz hapiste saate bile bakılamasay­dı? Geçse de gidecek yeri olmayan, dönüp sıraya giren daki­kaların arasında, hep yaşamak zorunda olunup da yaşamaya bir çare bulunamasaydı? Ölüme çare yok ama zaten ölüm bir çaredir. Önemli olan yaşamaya çare bulmaktır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Tuhaftır ki insanın hayatı boşaldıkça her şeyi bir yük duyma hali ve duygusu da artar. Tersi olması gerekirken, boşalan hayatlardan içeriği ihmal ettikleri ile doldurmaları beklenirken o, dışarıdan en lüzumsuzu ithal eder. Saati daha kurmaya dahi üşenen spora gider, bir otuz altı böreği yapıp enikonu yorulup rahat rahat uyuyamayan uyku ilacı alır, anasının sözünü bir kere dinle­meyen psikologdan akıl alır, akıl en değerli şey olduğundan olsa elbet verilmeyeceğinden ala ala bir avuç ilaç alır, yine de memnun kalır, toz kondurmaz, toz evdedir, evdekilerdedir. Dışardan gelen, getirilen, üste başa ya­pışanda hikmet, evde kakavanlık var­dır. Bu önerme tuhaflığı ve mukaye­se edilemeyecek bir taraf toplama becerisi ile sokakları süpüre sü­püre evde de temiz pak bir şey bırakmaz.
Reklam
Evin saadet­hane olduğu devirde, evde olmak da bir saadet idi şüphesiz. Ne vakit ev saadethane değil zindan olarak görülmeye baş­landı, saat de kol saati oldu. Ev saati, sokak saati olup arayıcı fişeği gibi zıldır zıldır gezmeye, herkesin, her şeyin vaktine kendini uydurmaya, bu uğurda kan ter içinde koşmaya, "geç kaldın" diye azar işitmeye başladı.
Daha on sene evvel yürümüş Bekir Sıtkı Sezgin, Kani Karaca gibi sanatçılarımıza bile "On­lar öyle, biz böyle" denebilmektedir. "Onların öyle, sizin de böyle" olduğunuz zaten aşikar ama bu "böyle"lerden sıkıl­mak, kurtulmak ve "öyle" olabilme çabası nerede?
Cenab Şahabeddin'in sözü ile "iyiyi iyi anlar, kötüyü herkes", ancak ben şu deca­dansta bir adım ileri gidip; iyiyi yeterince anlayacak, iyinin seyrelmesi ile beraber kötüye iyi denmesinin, en azından va­sat sayılmasının artık devir vasatı olduğu kanaatindeyim. Ortaya bariz çok iyi bilinen bir kötü koyup onun bir parmak dışında kalanın cennet bahçesine koşar gibi kötülük­ten sıyrılıvermesi, günümüz terazisini, bu tek kefeli teraziyi tarif ediyor. Tar­tılacak kıymetlisi olanın vay haline.
Dert bel­ki de budur; derdin ne olduğunu dahi söyleyememek...
Reklam
Rockefeller'a servetinin hesabını verip vere­meyeceği sorulduğunda "İlk beş seneyi sormazsanız elbet­te" yanıtı verişi gibi şimdi sanatların hesabı verilecek, esin­lerin payı düşülecek olsa, ne kime iade edilir ve sonrasında kalkacak toz bulutu kimi sarsar, büyütür, büyüler bilinmez.
Bakınca, başka şeyleri solgunlaştıran şeyler vardır. Okuyun­ca, kütüphaneyi her şeyi ile hatta mobilyası ile yana deviren kitaplar vardır. Dinleyince, daha önce dinlediklerinden ötürü kulağı kesme isteği veren eserler vardır.
Yapan, icat eden, yap­tığı ile seçtiği yol ile yaptığını açıklama ve ona yer, anlam bulma halleri ve çabaları ile eziliyor. Her çabası ile daha da tuhaflaşıyor. Giderek daha az açıklar, daha az paylaşır, anla­tır, gösterir oluyor. 'Özel işleri' olarak görülen hallerinde bu durum, tamamen yalnız bırakılmayı getiriyor. Bu halde hüner de, yetenek de, çaba da acılaşıyor, hep bir burukluğu, to­pallığı arkasından sürüklüyor. Normal insanların değil, çileye ve zaten öte dünyaya talip olan insanların hep saat yapmış olmaları tesadüf değil. Yaptığı hiç bir zaman övülmediği için hiç gururlanamadığını, bu yüzden de günaha giremediğini söyleyen, şükreden saatçi dedeler var. 'Allah başımı kaldıra­mayayım diye bana çarkların arasında dönmeyi nasip etti' diyen saatçi dervişler var.
Ama yüksek şeylerden sonra teselli bulmak da zor­laşıyor; teselli için başka türlü düşünebilmek gerek, bu da sahici şeylerle zor olduğundan ya şizofren bir anlayış, ya kaba bir geçmişle övünüp durma ya da eskiyi de önemse­meme gibi birbirinden tuhaf haller getiriyor. Netice, sade­ce olgunlukla kavranabilecek gibi değil. Biraz olgun, çokça bilgili, çokça başkasının becerisini anlar ve takdir eder, en çok da oraya nasıl vardığını bilen ama nasıl döndüğünü an­latamayan hali bulup onu tedavi edebilmekle ilgili.
243 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.