Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
dizelerini hafızalarımıza kazıyan Ahmet Hamdi'nin pek tabii bizlere zaman mefhumunu anlatan şahaser bir roman bırakması kaçınılmazdı.
Bu roman öyle alalede okunacak bir eser değil. Öncelikle kitabı doğru zamanda okuyup kitabın içinde gezinmek gerekiyor. Çok derinlikli bir kitap. Neler yok ki içinde metafizik olaylar, cemiyetler, rüyalar, kayıp hazinelerden tutun da yasak aşklar, yanlış anlamalar, talihsizlikler, psikoloji, mimariye kadar birçok konuya değiniliyor. Haliyle şahıs kadrosu da bir o kadar geniş. Yalnız her karakter kendi nezdinde bir şeylere, bir yerlere atıfta bulunma gayesi ile oluşturulmuş şahsımca.
Türk toplumu ve kurumlarındaki yozlaşma ironik, trajikomik şekilde ele alınmış. Hayatın ne kadar izafi, anın ne kadar değerli , hayal ile hakikatin çok farklı olduğu vurgulanmış. İnsanların çoğu zaman çevreye ayak uydurmak, insanlar tarafından kabul edilmek, saygı görmek adına kendi davranışlarına ve düşüncelerine yön verdiği, aslında olmadıkları insanlar gibi davrandığı, bunu başaranların her dönemde kendilerine iyi kötü bir yer bulduğu başaramayanların ise sürekli ezildiğinin vurgusu öyle güzel yapılmış ki...
Sahi bir insan bir ömre neleri, kaç yaşamı ve kaç insanı sığdırabilir ki ..?
Diline gelince ağır mıydı diğer basımlar nasıldır bilmiyorum ama benim okuduğum ağırdı ama kelimelere takılmayıp okumaya devam edilirse kitap akıp gidiyor.