Kitap bir yandan Varlık Vergisi’nin bir yerle bir ettiği hayatları anlatırken diğer yandan da, faşist, şoven ve tabi hukuksuz bir anlayışla salınan vergileri ödemek için yok fiyatına satılmak zorunda kalınan mallardan dolayı, hak etmediği servetlere kavuşan ve bunu hazmedilemediğinden yuvası dağılan, huzuru kaçan, sonradan görme insanları anlatıyor.
Tabi bir ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi işlemiyor, iktidara gelen kişi bir anada liderlikten adeta tiranlığa, tanrılığa terfi ediyor, denetlenemez bir güç haline dönüşüyorsa, bu gibi hadiseler de sürekli tekrarlanıyor maalesef.
Kitabın Varlık Vergisinin sonuçlarını çok güzel anlattığı söylenebilir fakat ancak eşkıyalıkta görülebilecek bu uygulamanın detaylarını tam olarak anlatmakta yetersizdir.
Ayrıca gayri Müslimleri vuran bu uygulama, devletin kurucu unsuru olan Müslüman-Türkleri de “Aşar Vergisi” ve benzeri insafsız vergilerle yüzlerce yıldır inim inim inletmekte, “askerlik” adı altında gidenin gelmediği seferlere, harplere göndermektedir.
Anadolu köylüsü, bunu şu dizelerle öyle güzel anlatmıştır ki, burada söz konusu Osmanlı olsa da, Cumhuriyet dönemi de köylüye, fakir halka karşı Osmanlıya rahmet okutacak kadar insafızdır.
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı
Kitapta, geçişler, çok özensiz ve anlaşılmaz, bazı karakterlerin öncesi ve sonrası olmasa da, benzer uygulamaların milyonları perişan ettiği, intiharların yaşandığı, yuvaların dağıldığı günümüzde, denetlenemeyen tek adamların ne acılara, yıkımlara sebep olabileceğini göstermesi bakımından eserin okumaya değer olduğunu düşünüyorum.