Lydia öldü. Kitap böyle başlıyor.
16 yaşındaki Lydia sabah kahvaltısına geç kalır. Odasında da yoktur. Endişelenen aile polise haber verir ve araştırmalar sonucunda intihar ederek öldüğü tespit edilir.
Lee ailesi üyeleri, abi Nath, ortanca çocuk Lydia, en küçükleri Hannah, anne Marilyn ve baba James’in yaşadıklarının hem Lydia’nın ölümünden önceki kısmını, hem Lydia’nın ölümünden sonraki kısmını okuyoruz.
Anne Marilyn, her zaman doktor olmak istemiştir. Üniversitede kocası James Lee’yle tanışana kadar da hayalinin peşinden koşmuştur. James bir Çinlidir. Kitap da 1977’de geçtiği için, James çevresi tarafından Çinli olduğu için dışlanıyordur. Marilyn için ise bu bir sorun değildir. Aşkla evlenmişlerdir. İlk çocukları Nath doğmuş, ardından Lydia doğmuştur. Tüm bunlara rağmen Marilyn, doktorluk hayalini hep kurmaya devam etmiş, annesi gibi kocasına hizmet eden, tüm gününü yemek ve temizlik yaparak geçirmek istemeyen biri olmuştur.
Lydia ise aile sorunlarına çok küçük yaşta şahit olmaya başlamıştır. Tek dayanağı abisi Nath olmuştur.
Peki Lydia’yı intihara iten şey neydi? Bu gerçekten bir intihar mıydı, yoksa bir cinayet mi?
Birçok ödül almış bu kitap başlarda çok sıkıcıydı. Resmen günde 10 sayfa okuyup bırakıyordum. Ortalarının sonuna geldiğimde ise kitap akmaya başladı ve sonunda bitirebildim. Kitap güzeldi. Bir polisiye romanı değil. Çerezlik de diyemem. Okurken Lydia’nın üstündeki ağırlığı sezebildim. Karakterler çok gerçekçiydi. Kesinlikle okunabilir.