Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sandık Lekesi

Sema Kaygusuz

En Eski Sandık Lekesi Gönderileri

En Eski Sandık Lekesi kitaplarını, en eski Sandık Lekesi sözleri ve alıntılarını, en eski Sandık Lekesi yazarlarını, en eski Sandık Lekesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Ölüm, ilhamını yalnızca hayattan alır."
Sayfa 14 - Can Yayınları 2. Basım
"...her kim olsa birinin yüzüne bakınca, baktığı kimsenin yaşadığı yeri biraz olsun görebilir."
Sayfa 57 - Can Yayınları 2. Basım
Reklam
"Asal sayılar gibi 'Durmak'... Onlar tek yüzlüdür, alabildiğine sessiz görünse de parçalanamaz bir güce sahiptirler. Kimi zaman bir bitki gibi durmak gerekebilir, hayatın olanaklarını daha iyi fark edebilmek için."
Sayfa 63 - Can Yayınları 2. Basım
"Bitkilerle kadınların tek ortak noktası vardır, her ikisi de hiçbir zaman bildiğin gibi değildir."
Sayfa 64 - Can Yayınları 2. Basım
"Bitkiler tıpkı insan onuruna benzerler. Yalnız bir kez yerinden sökebilirsin."
Sayfa 66 - Can Yayınları 2. Basım
'Ölüm, ilhamını yalnızca hayattan alır.
Sayfa 14 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
93 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Farklı teknikler
Hikaye yazmayı sevenlerin, hikaye teknikleri görmek isteyenlerin okumasını tavsiye ettiğim bir kitap. Bazı öyküleri okurken sanki hem olay öyküsü hem de durum öyküsü havası veriyor size. Kısa kısa öykülerden oluşan bu kitap aslında kendi içimizde olanların da bir yansıması gibi. Her şey hayata hangi pencereden baktığımızdır aslında. Çoğunlukla psikolojik roman okumayı seven biri olarak değişik bir deneyim oldu ve perspektifimi geliştirdiğini hissettim. Keyifli okumalar dilerim.
Sandık Lekesi
Sandık LekesiSema Kaygusuz · Can Yayınları · 2000920 okunma
Ortadan Yarısından
Çoğunlukla kalp krizlerinden, sinsi kanserlerden, atalarından miras aldıkları astım krizlerinden ötürü bu dünyayı terk eden Tenekeciler Mahallesi sakinleri, Ömer Bey'in yarasıyla yeni bir şey öğrenecekti. Herkesin kendi ölümünü ölmesi, sagaltılamamış bir tutkudur. Ölüm, ilhamını yalnızca hayattan alır. Kimyasında, dirimden esinlenerek kotarılmış ağrılar, kopmalar, kanamalar vardır. Ya da başka birinin parmağı, başka birinin etkisi...
Sayfa 13 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
Tacettin
İki tane adamdan bozma hıyarto, jüt olmuş Titiz Tacettin'in devede gider gibi sallana sallana geldiğini görünce, Tacettin'i çaparize getirip cüzdanını çarpmaya kalktılar. Bu iki salak nereden tanısın bizimkini, Beyoğlu'nun yeniyetme, Adana'dan devşirme götsüz tüysüzleri! Tırsaklar tabii... tırsak olmasalar gecenin karasında, karanlık olmadan tokuşamayan karılar gibi, duman olmuş adamı çarpmaya kalkarlar mı? Tacettin'i görsen boy bir atmış beş var yok, böyle künk gibi bir herif, kalın mı kalın. Ensesi sen de iki kat ben diyeyim beş kat. Yukarıdaki, Tacettin'e öyle bir kıyak geçmiş ki, koca elini sarkıtmış dünyaya, zulada ne kadar güç varsa Erzincan tulumu gibi bastırmış tepesinden. Değirmen taşı gibiydi parmakları, mısırın kuru tanesini iki parmağıyla tuttuğu gibi anında mısır unu yapardı. Bizimkinde boy kısa ama, kamyon gibi herif, aha elleri ayı pençesi, kıldan parmaklarını seçemezsin. Bir kez hamamda görmüştüm... hani tıraş olmasa, hamamda goril aptes alıyor sanırsın.
Sayfa 17 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
Engereğin Oğlu
Âzem'in gülücükleri, civcivlerin çağıltısı, sarmaşıkların hışırtısı, uğurlu evin üstünde çalan 4, soluğunu içine çekip durdu. İşte ossaat, Zilver kendini eriğin fokurdamasına bırakmışken, bir baktı ki erikten başka kimse konuşmuyor. Kaygı, bir odun gibi indi beline. Hani Âzem'inin sesi, hani kuş cıvıltısı, toprak uğultusu... Erik taşmak üzereyken, Zilver bir koşu çıktı sundurmaya. Âzem, güzel Âzem, küçük oğlan! Sırtı, kolları, bacakları çıplak, üstünde papatyadan daha beyaz bir dön, göğsünde sinek ısırıkları. Elinde siyah koca bir canavar, bir kayış, nereden buldu... bir kırbaç, ışıl ışıl bir kılıç, aman allahım bir yılan! Zilver, öte dağa vurup geri dönen tiz bir çığlık attı. Engerek de duydu, Âzem de... Çocuk engereği başından tutmuş, onunla oyun oynuyor. Engereğin güzel başını bütün gücüyle sıkıyor. Yüzünde neşeli bir gürültü, ağzının suyu çenesinden akıyor. Kenetlenmiş küçük parmaklarını yoğurda sokuşturup yılanın ağzına bulaştırıyor, sonra kendi ağzına götürüp şeker gibi emiyor. Âzem, anasına dönüp elindeki siyah kuşağı gösterdi, sonra biraz daha sıktı engereği. Kütür kütür bir ses geldi engerekten, kendi dişleri kendi etine girdi. Zilver'in gözleri buz tutmuş, dişleri kenetlenmiş, dudakları kanıyor, için için inliyor, onu bir tek engerek duyuyor.
Sayfa 33 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
Reklam
Kadın Sesleri
Her şey kötü bir el yazısıydı zaten. Düşünürken hep yazardı böyle, yazmadan doğru düşünemezdi, elini oynatmadan aklını oynatamayanlardandı.
Sayfa 37 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
oğul
Oğul... bir kadının şakağındaki kirli kan damarı. Gerdandaki gösterişli beşibiryerde. Bahçenin en ulu ağacı. Yârin gençliği oğul. Evdeki sessizlik, köydeki uğultu, tütün kokusu, ter ekşisi, toprak sevdası oğul. Karanfil Dağı'nın gölgesi, Ecemiş'in taşkın suları, keçiboynuzunun ağdalı tadı... bir kadının dirsekli kaşı... Toroslar gibi delikanlı, taşağına kurban oğul!
Sayfa 48 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
Sarhoştuk Yıldızların Altında (1)
Anason bulutu, bahçeli meyhanede her masaya uğrayıp bir bir anı toplarken bir Kemal yudumlamış, bir Muhsin. Yan masalardan bozuk bir kahkaha duyulmuş, bir çift kanlı göz ötekiyle karşılaşmış, ortalık yerde kötü bir şiirin ezgisi yırtılmış, iki yanlış anlama olmuş, anlamı dışında tüketilmiş güzel bir sözcük ölü doğmuş, mesela kader, mesela keder... bir Kemal, bir de Muhsin. Gece, lacivertiyle herkesin yüzünü boyamış, kağıt fenerlerin ışığı soldurmuş ortalığı; uzun uzun gölgeler dolaşmaya başlamış, kadehler, parmaklar uzamış iyice, bir Kemal yakınmış bir de Muhsin. Söz başlayınca kadeh tokuşturup söz bitene kadar beklemişler, tıkanınca icmişler. Bir Kemal sövmüş, Muhsin kendini tutmuş bir de.
Sayfa 50 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
Sarhoştuk Yıldızların Altında (2)
Gökyüzü sözün arasına girince, yağmurun tıpırtıları gevezeliğe boğmuş bahçeli meyhaneyi, bir Muhsin sıkılmış bir de Kemal. Elden gelen bir şey yok, rakının küsmesine aldırış etmeden masanın hesabını ezberden kesip kaplumbağalar gibi giysilerinin içlerine çekilerek, önden Muhsin çıkmış, arkadan Kemal. Muhsin başını kaldırmış göğe, gök, tek omzunu kırmış, yan gözle bizimkilere bakıyor. Ne Muhsin görmüş, ne de Kemal... Saflar, gecenin kaygan siyahlığında yağmur bulutu aramışlar. Bu yağmur nereden geliyor, diye birbirlerine bakmışlar, bir tek yaslı bulut bulamamışlar.
Sayfa 50 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
Yülerzik
Bitkilerle kadınların tek ortak noktası vardır, her ikisi de hiçbir zaman bildiğin gibi değildir.
Sayfa 64 - Öyküler, Can Yayınları, 2. Basım, 2001Kitabı okudu
566 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.