Kitap otobiyografi tarzında yazılmış, Hababam Sınıfı'yla bizi güldüren Rıfat Ilgaz'ın hayatı bildiğiniz hapishane ve verem arasında geçmiş diyebiliriz. Çok sıkıntı ve yokluk çekmiş ama yazmaktan hiçbir zaman vazgeçmemiş. Bazı zamanlar kendisine kızmadım da değil aslında, bazen bir şeyden bahsedilmez ve siz okumak istersiniz ama olmadığını görünce de sinir olursunuz ya öyle bir şeydi yaşadığım. Kim bilir belki de içinde fırtınalar koptuğu halde paylaşmaktan yana değildir.
Ben etkilenerek okudum, dili çok yalın ve de içtendi. Tanıdık yazarlarla olan ilişkilerini okumak da beni ayrıca mutlu etti.
Kitap bittikten sonra şunu fark ettim, onca sayfa okursunuz ama birkaç kelime aklınızda kalır, akılda kalmaktan çok nasıl desem sizi etkiler, mesela benim için de komiktir ama 'portakal' öyle oldu. Yerken hiç anlamlandırmadığım portakal artık benim için bu kitapla özdeşmiş olacak. Çok yerde geçmedi aslında 2 yerde vardı, bir kızı doğduğunda hastaneye götürebilmek için yana yakıla düşünüp dert ettiği ve şansın gülüp eline para geçmesiyle götürdüğü an bir de verem için hastanede yatarken eşinin kendine getirdiği sahne. Eşi gittikten sonra benim kendisine faydamdan çok zararım olmuşken nasıl boğazımdan geçer bu portakallar demişti ki, ben bile o satırlarda yutkundum, sanki boğazıma takıldı o an.
Benim için güzel bir yolculuk oldu, keyifle okudum.