Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Savaş Yazıları 1

Necip Fazıl Kısakürek

Savaş Yazıları 1 Sözleri ve Alıntıları

Savaş Yazıları 1 sözleri ve alıntılarını, Savaş Yazıları 1 kitap alıntılarını, Savaş Yazıları 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mazlum odur ki, açıkça üzerine gelen zulmün altında, açıkça ezilmekten başka çare bulamamış; ham kuvvetin, yani manivelanın kaldırabileceği bütün maddî eşyasını feda etmiş, fakat hiçbir gücün sarsamıyacağı manevî kıymetlerinden zırnık vermemiştir. Böyle bir mazlumun hali, derin bir rıza ve tevekkül ifade eder. Böyle bir mazlum, vaziyetini bir derece hafifletmek için mazlumluk şiarına asla ihanet etmez. Böyle bir mazluma çatmak namussuzluktur.
Sayfa 233Kitabı okudu
İnanılan yanlış bile, inanılmayan doğrudan üstündür.
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
İnanılan yalnış bile, inanılmayan doğrudan üstündür.
Sayfa 213Kitabı okudu
Ya aslanları önümüze katıp deve gibi güdecek, ya bu diyardan gideceksiniz.
Maraz-ı ruhiyat kitaplarında, büyük şaşkınlığı ifade için bir misal gösterilir. Evi alevler içinde yanan insan, en kıymetli şeyini kurtarmak üzere odasına dalar da, korkunç şaşkınlığı yüzünden, meselâ elinde bir elbise fırçasıyle geriye döner. Halbuki para cüzdanı, senetleri, mücevher çekmecesi aynı odadadır. Bu kıyamette şaşırmıyan, göz açıp kapayıncaya kadar şimşek gibi istikametini kestiren, ruhî bütünlüğünden hiçbir şey kaybetmiyen millet ve insan; ulviler ve akıllılar, yani cennetlikler safında kendisini kurtarmış olacaktır. Sefiller ve ahmaklara, yani cehennemliklere acımıyorum. Yerin dibine batsınlar!
Sayfa 207Kitabı okudu
Benim gibi kafasının dört direği, Allahcı, ruhcu, milliyetçi ve şahsiyetçi bir insanın, komünizmaya ne gözle bakacağını tahmin kolay: Mutlaka ideolocya, fakat eksiksiz ve tezatsız bir örgü halinde işlenmiş muhteşem bir dalâlet ideolocyası... Bütün rejim ve ideolocya özü halinde komünizma benim gözümde, ferdî ve içtimaî binbir tezada batmış, ferdî ve içtimaî bütün dayanaklarının çürüdüğünü görmüş olan Avrupa entellektüalizmasının intiharı hadisesidir. Cennet arama ihtiyacıyla intihar edip cehennemi boylamak hadisesi.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Bir kere daha anladım ki hâdiseler kendi âlemlerinde değil, içimizde doğup ölüyor. Ve alışılmadan elimizi yakan ılık su, kaynar hale geldikten ve alışıldıktan sonra derimizi bile kaşındırmaz oluyor. Alışmak, Allahın kullarına ne büyük tesellisi!
Sayfa 286Kitabı okudu
Vaktiyle bir manzumemde: "Avlanır kim sana atarsa ​​kement, Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet..." Diye anlattığım Türk milletine düşen borç, bu hıyanet, rezalet, tereddi ve alçaklık dünyasında, icap ederse tek başına harekete geçmeye ve bütün dağınık iradeleri toplamaya muktedir, bir ruh ve madde bütünlüğü içinde beklemektir.
Sayfa 203Kitabı okudu
En kısa lâf: Tek kişinin tek kişiden, bir işaretle her şeyini alabildiği bu devirde, bütün dünya, bütün mevcuduyle birleşse, Türk vatanından Türk ordusuyle hesaplaşmadan alabileceği bir toz tanesi bile yoktur. Bu fikrin dışında Türkiye'de, tek bir Türk bile olmadığına yemin edebilirim.
Sayfa 226Kitabı okudu
Hayatta yalnız taarruz var, hayatta yalnız taarruz. Her şeyden evvel çocuk, erkeğin taarruz mahsülüdür. Dünyaya bir taarruz eseri olarak ve taarruz etmek gayesiyle geliyoruz. Müdafaa ki, başkasının (Ol!) dediği şeye (Olmam!) demektir, ne aciz silah! O olmak istemiyorsan ne olmak istediğini söyle ve taarruz et! Taarruzu taarruz çürütür.
Reklam
Dünyada hiçbir azap, sevdiğimiz bir insanın gözümüzden düşecek birşey yaptığı zaman duyulan acıya bedel olamıyor.
Sayfa 211Kitabı okudu
Evet, hiçbir teraziye sığmayacak yüceliklerle, hiçbir dirheme uymayacak alçaklıkların asrı, bu asır... Yarın bu asır kendisini selâmete çıkarır da çektiği namütenahi korkunç hummanın mesullerine bir geçit resmi yaptıracak olursa, bu geçit resminde baştan ayağa alçak milletler, tepeden tırnağa namussuz krallar, çizmeden yakaya hain başkumandanlar, ve gerilerinde, uykuda boğazlanmış milyonlarca muztarip ölü hayaleti görünecektir. Şeref tribünlerinde de, her hesap, her akıl ve her mantık icabına rağmen istiklâl ve hürriyeti uğrunda kıtır kıtır doğranmayı, yahut verdiği sözü tutmayı bilmiş milletlerin sağ ve kahraman ölüleri..
Sayfa 168Kitabı okudu
Bundan bir hayli zaman önce, bir dönme bana şöyle demişti: -Senin yayınların nereye gidiyor yani?.. Özlediğin dünya görüşüne uyulursa hırsızın elini kesmek gerekeceğini unutuyor musun? Bu asırda, elsiz ve kolsuzlardan mürekkep bir cemiyet nasıl hayâl edilebilir?.. Dönmeye verdiğim cevap: -Senin gibi çeyrek aydınlar ve papağanvârî ezberlemeciler, hadiselerin ruhunda yatan sır ve hikmetleri nasıl görsün?.. Biz, elleri ve kolları kesik insanlardan mürekkep bir cemiyet inşası yolunda değiliz! Asıl cemiyetin elleri ve kolları kesilmesin diye tek tek fertleri hedef tutucu, içten yetiştirici ve dıştan engelleyici sağlam ve sıhhatli bir cemiyete talibiz. Onun içindir ki, hırsızlık yapılsın ve mukabilinde el ve kol kesilsin, fikri ile değil, hırsızlık yapılmasın ve el kesilmesin gayesiyle bu cezayı benimsiyoruz. Sizin cemiyetinizde herkes hırsız ve kolları yerindedir; bizimkindeyse kimse hırsız değil ve kolları yine yerinde... Hangisi üstün?.. Dönme, apışıp kalmıştı.
Söz gibi yerini bulmak şartiyle güvendiğim, yerini bulmadığı zaman da iğrendiğim nesne yok. Söz aşağılığına örnek, fani politika mevsimlerinin zoraki hatırı için uydurulan klişeler. İşte bu klişelerden biri: Karagün dostu!. Yani bir millet başka bir milletten kara gün dostluğu görmüş, meselâ hayat mücadelesini yaparken ona başka bir millet (fisebilillah) elini uzatmış, elâ gözlerinin hatırı için onu yutulmaktan kurtarmış!!! Yeryüzünde ve bütün tarih boyunca bana böyle bir misal gösterebilenin kölesi olmaya razıyım. Karıyla koca ve anayla oğul arasında bile gittikçe efsaneleşen karagün dostluğu, hele milletler arasında ne olmuştur, ne olabilir, ne de olacaktır. Milletler arasında dostluk temeli müşterek fikir ve menfaat esasından başka hiçbir şeye dayanamaz. Bunun da ismi akgün dostluğu! Yeryüzüne necabeti getirmiş olan Türk milletinin, vaktiyle karagün dostluğuna benzer şekilde birkaç millete kurtarıcı elini uzattığı vakıadır. Fakat kimse Türk milletinin kara gün dostu olmadı. Mutlak ve sarih menfaatlerin zorladığı ufak tefek yardımlara siz karagün dostluğu mu dersiniz? Bire yüz verimli menfaati uğrunda size yardım etmiş olana karşı, bir mevsim sonraki kötü niyetlerine rağmen elinizi kolunuzu bağlı mı farzedersiniz? Beş kuruşluk aspirini bize bin liraya satıp başımızın ağrısını durduran eczacıya minnet borçlu değiliz. Dostluk tabirinin hakikati, milletler arasında akgün dostluğudur.
Bizzat kader ifade etmiştir ki, "armut piş, ağzıma düş!" formülü artık müflistir. Tarihin, amele gibi didinmeyi bilmeyen fabrikatöre müsaadesi kalmadı artık.
Sayfa 163Kitabı okudu
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.