Öne Çıkan Şeceretü'l Kevn kitaplarını, öne çıkan Şeceretü'l Kevn sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Şeceretü'l Kevn yazarlarını, öne çıkan Şeceretü'l Kevn yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yüce Allah'ın, Adem'i (a. s) yaratmak üzere
yeryüzünden bir avuç toprak alınmasını emretmesine
gelince; bu toprak yeryüzünün her tarafından, iyisinden
ve kötüsünden olmak üzere kabzedildi. Rasulullah
Efendimizin (s.a.v) yaratıldığı balçık ise; Allah'a iman
mahalli olan Kabe'nin bulunduğu topraktan meydana
getirildi.
Sonra bu balçık Adem'in balçığıyla yoğruldu. Böylece
bu balçık hamur haline geldi. Eğer böyle olmasaydı,
şahitlik gününde (zürriyetler aleminde) icabet edecek
gücü kendilerinde bulamazlardı. İşte Rasulullah
Efendimizin (s.a.v) "Adem henüz su ile toprak arası bir
şeyken Ben Nebiydim" sözünün anlamı budur.
Mevsufların sayısına bağlı olarak sıfatlarında artış olmaz. İrade edilenlerin farklılığıyla iradesi farklılaşmaz. Bütün varlıkları “Kün/ OL” kelimesiyle var etmiştir. Gizli hiçbir şey yoktur ki o korunmuş sırdan çıkmış olmasın.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, ona söyleyecek sözümüz sadece “Kün / Ol” dememizdir. Hemen oluverir.” (Nahl, 40)
Sonra varlığa ve varoluşuna, gizli olana ve düzenlenişine baktım. Baktım, varlığın tümü bir ağaçtır. Bu ağacın nurunun aslı “OL” habbesidir.
“Sizi biz yarattık...” (Vakıa, 57) tohumunun aşısıyla varlık, “kaf”ı aşılanmış. Bu tohumdan “ Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 49) meyvesi çıkmıştır.
Bu ağaçtan kökleri aynı, uzantıları ayrı iki farklı dal belirmiştir. Kök iradedir, dalı ise kudrettir. Dolayısıyla “Kaf” cevherinden iki farklı anlam çıkmıştır: “Bu gün size dininizi ikmal ettim” (Maide, 3) ayetinde işaret edilen kemal “kaf”ı ve “İçlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti.” (Bakara, 253) ayetinde işaret edilen küfür “kaf”ı... “Nun” cevherinden ise “Belirsizlik Nun’u” ve “Belirlilik Nun’u” zuhur etti. Öncesizlik (kadem) iradesinin hükmüne dayalı olarak onları yokluk gizliliğinden ortaya çıkarınca, üzerlerine nurunu serpti.
Bu nurdan isabet alanlar “OL” tohumundan çıkan “varlık ağacı”nın timsalini ihata ettiler. “OL” sözünün “kaf”ının sırrından “Siz, hayırlı ümmetsiniz...” (Al-i İmran, 110) timsali göründü.
Arşı yarattı ve orayı kullarının kalplerinin yöneldiği yer, ellerin yükselip açıldığı mahal haline getirdi. Orası kendi zatının mahalli olmadığı gibi, sıfatlarının da hemcinsi değildir. Çünkü Rahman olan Allah, niteliğine ve sıfatına istiva etmiştir. Niteliği ve sıfatı ise Zatı ile bitişiktir. Arş ise O’nun yarattığı bir mahluktur. Ne Onunla
" Eğer uykudan uyanmamayı isteyebiliyorsan, istediğin için de uyanmamayı gerçekleştirebiliyorsan, ölümden sonra dirilmemeye de güç yetirebilirsin demektir."
RESÛLULLAH (s.a.v): O halde bana anlat: Halk arasında en çok sevmediğin kimdir?
ŞEYTAN: Sensin, ya Muhammed... Allah’ın yarattıkları arasından senden daha çok sevmediğim kimse yoktur.
RESÛLULLAH (s.a.v. ): Benden sonra, en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?
ŞEYTAN: Müttaki bir gence ki... Varlığını Allah yoluna vermiştir.
RESÛLULLAH (s.a.v.): Sonra kimi sevmezsin?
ŞEYTAN: Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli işlerden sakınan âlimi... RESÛLULLAH (s.a.v.): Sonra? ŞEYTAN: Temizlik İşinde... Yıkadığı yerleri üç defa yıkamaya devam eden kimseyi.
RESÛLULLAH (s.a.v.): Sonra?
ŞEYTAN: Sabırlı olan bir fakiri ve şükreden zengini
Şeceretü'l-Kevn'i okurken, zâtıyla eşsiz, sıfatlarıyla benzersiz olan Mutlak Hakikat'in, hiçbir tekrara düşmeksizin sonsuz bir ilim ve kudret ile her an farklı bir biçimde var ettiği âleme bakan hayret dolu bir muhayyile İle karşılaşırız. Kur'ân'ın, varlığı ilâhî bir faaliyet sahası olarak gösteren ve her şeyin sebebini "Ol !-kün” emri ile beyân eden âyetleri bu muhayyileyi hareketlendiren ilk unsur olmaktadır.
Ol emrinin oluşturuculuğunu ya da kün emrinin kainatı inşasını tahayyül, bu ilâhî emrin bir çekirdeğe benzetilmesini netice verir.
Sanki kün bir çekirdek, kainat bir ağaçtır. Çekirdek boy vermeye başladığında önce iki dal belirir, sonra bu dallar çoğalırlar. Varlık, irâde kökünden kudret dallarına doğru uzanır. Dallanıp budaklanmanın çoğalması, varlık düzeylerini arttırdığından ye bu süreç her düzeyde ayrı bir görünüm kazandığından bu dallar her boy verişlerinde ayrı bir hüviyet alırlar.
İz Yayıncılık, 2010, Hüseyin Şemsi Ergüneş tercümesi
Hâsılı:
“ كُنْ - Kün! Ol! ” olarak ifâde edilen kelimelerden, her yaratılmışın hazzı başka başkadır..
Ki bu hazz ve nasibi, o kelimenin hecesinden edindiği bilgi kadardır..
Bir de onun gizli sırlardan elde ettiği müşâhede kadar…