Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sen Gönderileri

Sen kitaplarını, Sen sözleri ve alıntılarını, Sen yazarlarını, Sen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Yabancılaşma, çağdaş insanın en büyük acısıdır. Asıl trajik olan ise insanların yalnızca birbirlerinden ayrıyken değil, birlikte iken bile birbirlerine yabancılaşmalarıdır." Erol Anar
Seçmemeyi seçmek...
İnsan, her zaman iki kötü seçenekten birisini tercih etmek zorunda değildir. Böyle durumlarda, zor olan, seçmemeyi seçmektir. Seçmemeyi seçmek, bir kaçış değil, bir mücadele biçimidir. Bu coğrafyada, seçmemeyi seçmek, reddetme kültüründen geçer. Seçmemeyi seçtiğimiz gün, biraz daha özgürlüğe yakınlaştığımız gün olacaktır
Sayfa 191 - Chiviyazilari Yayınevi, İstanbul, 2003.
Reklam
Sen de kendini her zaman güçlü sanıyorsun değil mi? Kendine bir misyon yüklüyorsun, hayatın ve insanların karşısında kendine çok güveniyorsun. Oysa senin kendine yüklediğin misyonun zerre kadar önemi yok, hayatın sana ne misyon yüklediğidir asıl olan. Daha kendini tanımadan, bir kez olsun içsel bir yolculuğa çıkmadan herkesi bir bakışta tanıdığını, çözdüğünü ve leb demeden leblebiyi bildiğini düşünüyorsun, öyle değil mi dostum?
Sayfa 12 - Chiviyazilari Yayınevi, İstanbul
İnsan bazı durumlarda, karşısındaki insanın kendisini bir aptal yerine koymasına bile razı olup onun davranışlarını gözlemler. O kendini akıllı sanarak seni sömürdüğünü sanır, ama sen kendi davranışını ona göre belirlemediğin için, yine aynı saflık ve iyilik duygusuyla hareket edersin. Bu durumu Dostoyevski şöyle anlatıyor: “Hapishaneye geldiğim zaman fazla param yoktu, ama daha nefes almaya vakit bırakmadan bana başvuranlara para vermiştim. Dahası, kendilerini tanımadığımı, beni aldattıklarını sanarak, ikinci, hatta üçüncü defa gelenleri de boş çevirmemiştim. Onlara içten gücenmek ya da kırılmak elimden gelmiyordu... Mutlaka yalan ve kurnazlıklarıyla beni kafese koydukları kanısındaydılar. Oysa eminim ki para vermeyip onları kovsaydım, beni daha çok sayacaklardı. Ama kızdığım halde, istediklerini vermemek elimden gelmiyordu.”
Sayfa 10 - Chiviyazilari Yayınevi, İstanbul
Dostoyevski
Sevgili Uzaklar, Bugün sana, bütün zamanların en iyi yazarından Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’den söz etmek istiyorum. Bukowski bir kitabında, “Bu dünyaya iyi bir yazar beş yüz yılda bir gelir. Ve ben o değilim.” der. Dostoyevski ise, bu dünyaya beş bin yılda bir gelen yazarlardandır.
Sayfa 8 - Chiviyazilari Yayınevi, İstanbul
İnsanların davranışlarını çözümlemek istiyorsanız, onların beklenti ve isteklerini de bilmeniz gerekir.
Reklam
182 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Erol Anar Yazını: ‘Uzaklara Mektuplar’
Dikkat: Tatkaçıran/oyunbozan içerir. Erol Anar Yazını: ‘Uzaklara Mektuplar’ Ulaş Başar Gezgin Uzun süredir Brezilya’da yaşayan, Türkçe ve Portekizce yapıtlar kaleme alan, Çerkes kökenli Türkiyeli yazar Erol Anar’ın ‘Sen’ adlı kitabı, uzaklardan uzaklara yazdığı mektuplardan oluşuyor. Satırlarından bilgelik, yaşam deneyimi ve yaşama sevinci
Sen
SenErol Anar · Chiviyazıları Yayınevi · 20135 okunma
Seçmemeyi seçmek
Bu coğrafya insanı genelde, " seçmemeyi seçmek" cesaretinden yoksundur. Toplumsal ölçekte bir aydınlanmanın yaşanmadığı özgür bireyin oluşmadığı bu coğrafyada insanlar da seçmeyi seçer. Örneğin hepsini denediği ve hiçbir umudu olmadığı halde, defalarca denediği partilere oy vermeyi sürdürür. Ve tercihini hep seçmekten yana yapar. Bu partilerin hiçbirini seçmemeyi, yani seçmemeyi seçmeyi bir an olsun aklına getirmez. Belkemiksiz bir anlayış egemendir toplumda. Bu anlayış kendisini "kötünün iyisi", "hiç yoktan iyidir" vb... gibi sözler açığa vurur. Bu belkemiksiz anlayış, seçeneklerden birini tercih etme, - kolay olanı- ve yetinme felsefesi üzerinde şekillenmiştir. İnsan, her zaman iki kötü seçenekten birisini tercih etmek zorunda değildir. Böyle durumlarda, zor olan, şeçmemeyi seçmektir. Seçmemeyi seçmek, bir kaçış değil, bir mücadele biçimidir. Bu coğrafyada, seçmemeyi seçmek, reddetme kültüründen geçer. Seçmemeyi seççtiğimiz gün biraz daha özgürlüğe yakınlaştığımız gün olacaktır.
Sayfa 174
İçinde yaşadığımız çağ, her ne kadar " bilgi ve enformasyon çağı" olarak nitelense de özünde anti-entelektüel bir çağdır. Bu ilk bakışta bir paradoks olarak görünse de, yadsınamaz bir gerçektir. Bu çağda son olarak internet'in yaygınlaşması bilgiye ulaşmayı ve onu elde etmeyi çok kolay hale getirmiştir. Ancak bilgiye bu derece kolay ulaşma ve ona bir bilgisayarın tuşları altında hükmedebilme yetisi, insanın bilgiyi öğrenme arzu ve isteğini de büyük ölçüde söndürmüştür. Bilgiye bir tuşla ulaşabilen insan onu öğrenmeye artık çok istek duymamaktadır.
Sayfa 168 - Chiviyazıları
Bilge kişi, bilmediğini bilen kişidir; bilginin sonsuzluğunu bilir ve herkesin çeşitli konularda bilgi sahibi olduğunun ayırtına varmıştır. Bu nedenle bir profesör ile bir çobanın bilgi bakımından birbirine hiçbir üstünlükleri olamaz. Profesör uzmanlık alanıyla ilgili bilgilere sahiptir. Çoban ise, otların çeşitlerini, hayvanların davranışlarını bilir, bu anlamda her iki bilgi sahibi de hayatı üretmeye katkı sunarlar.
Sayfa 167 - Chiviyazıları
Reklam
Bilgi sahibi olmak ve bilge olmak arasındaki fark büyüktür. Derin tarihsel kökenleri olan Uzakdoğu felsefesine göre asıl olan bilgi sahibi olmak değil bilge kişi olabilmektir. Bilge kişi, çağdaş anlamdaki bilgin de değildir. Bilge kişi kendiliğinden, doğal davranış biçimleri göstererek doğaya uygun davranan, her tür durumda mutluluğunu koruyabilen, nesnelerin boyundurugu altına girmeyen kişidir.
Sayfa 165 - Chiviyazıları
Söyleyen bilmez, bilen söylemez.
Sayfa 165 - Chiviyazıları, Lao-tzu
İkili ilişkilerimizde çoğu zaman eğilmek ile boyun eğmeyi birbirine karıştırırız. İnsanın önünde eğilmek, boyun eğmek anlamına gelmez, ams insanı yüceltir. Uzakdoğu felsefesi tümüyle insana saygı üzerine şekillenmiştir. Uzakdoğu insanı sizi selamladığında tüm bedeniyle öne eğilir ve saygıyla selam verir. Bu son derece ince bir davranıştır ve insanı tüm bedeni ve varlığıyla yalnızca insan olduğu için değer vermektir.
Sayfa 165 - Chiviyazıları
Sevgi seçicidir. İnsanlar genellikle kişisel ilişki kuracakları insanları bir süre gözledikten sonra ilişki kurma sürecini başladırlar. Erich Fromm, sevmenin bir beceri değil, bir sanat olduğunu iddia edee. Sevmek bir sanattır ve öğrenilmesi gerekir. Sevgi davranışlarla ortaya koyulur ve davranışlar sevginin turnosol kağıdıdır. Sevdiğimizi iddia ettiğimizi insanlara sevgimizi davranışlarımızla ifade edemiyorsak bu bizim kendi beceriksizliğimizdendir, öyleyse sevgiden yoksun olmamız , koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkmaz, bu durum bizim tercihimizin bir sonucudur. Davranışlarımızı kontrol edebilecek iradeye sahip olduğumuz an sevgimizi de rahat ve özgürce ifade edebilecek davranışlar gösterme becerisine sahip olabileceğiz.
Sayfa 164 - Chiviyazıları
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.