Diyebilirim ki her arzum bir başka yaradır ve varlığım en kıymetli isteklerimden oluşan, sonsuz yaralarla dopdoludur. Çünkü isteğin ilk gönül okşayışını hissederken bu koşullar çerçevesinde bunun mümkün olmadığını kabul ederek hemen onun için yeni bir mezar hazırlamak zorunda kalıyoruz.
Geçen her an, gençliğimizin en kıymetli saniyelerini bizden gasp edip bizi ihtiyarlığa gönderen bir tekmedir ve bu tekmelerin en zorba, en kahır verici olduğu yaşsa 30 ile 40 arasındaki kederli yaşlardır.
Halbuki bu kadın, ancak otuz yaşında bir kadındı; o zaman, hayatımızı düşünüyor ve hayatımızın sağlığımızı koruma ve cildimize özen göstermeye ne kadar aykırı olduğunu, özellikle kadınlarımızın günlerce evlerde kapalı kalmaktan, havasız, güneşsiz geçen hayatlarında, kötü âdetlerimizin sonucu olarak zengin ailelerde bile yeterince beslenilmediği için ne kadar zarar görüldüğünü, kısacası, bütün milletin hayatının nasıl yalnız cahillik ve aymazlığın fena kurbanları olduğunu kabul etmek zorunda kalıyordu.
İnsanların en samimi olduklarını zannetikleri kişilerin yanında bile konu kişisellik kazanır kazanmaz ne kadar derin uçurumlar açıldığını itiraf etmek zorunda kaldı.
Bütün hayat, bütün gençlik, bütün
ilerlemeler, bütün medeniyet, bütün
insan toplulukları, her şey bu
kelimede hakikatın ispatıyla manayı
ifade etmiş olmazlar mı ¿
Hiç...
Her şey yalnız hiç değil midir ¿