Sessizin Payı

Nurdan Gürbilek

En Eski Sessizin Payı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Sessizin Payı sözleri ve alıntılarını, en eski Sessizin Payı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cumhuriyetin yüzyıllık madde-mana formülündeki hesap dışı şeydi Gezi. Seksen küsür yıl sonra Fatih-Harbiye'ye verilmiş bir cevap. Hem "Türk inkılabı" nın milli gövde anlayışına, hem de devletin ideolojik aygıtına dönüştürülmüş bugünkü yorumuna. Taksim'den büyük Kazlıçeşme var, demişti Başbakan. Yanlış yorum: Fatih-Harbiye yarığının açıldığı değil, bir süreliğine kapandığı andı Gezi. Bir imkanın ufukta yanıp söndüğü an.
Sayfa 104Kitabı okudu
Felaketin anlatısı
Hayatta kalanlar Felaket’te katlanılmaz olanı inkar ederek hayatta kalabildikleri için, Felaket’i felaket olmaktan çıkarmadan hayatta kalmak mümkün olmadığı için, hayatta kalanın geri dönülmez bir biçimde kaybettiği şey kaybın sözünü etme kapasitesinin kendisi olduğu için, hiçbir anlatı dil bütünlüğünün bozulması gerçeğini dille bütünleştiremeyeceği için anlatılamamıştır Felaket. Dehşeti yaşayan anlatmaya başladığı anda kendi ya da başkasının yaşadığına ihanet ettiğini düşündüğü için de anlatamamıştır.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
“savaş ve barış'ta tolstoy sorar: milyonlarca insanın yüce idealler uğruna düpedüz cinayet işlediği bir dünyada kim adaletten söz edebilir?” • sessizin payı | nurdan gülbilek
Neden Napoléon cana kıyınca suçlu olmuyor da ben suçlu oluyorum? Neden yasa koyucular kan dökünce yargılanmıyor da ben yargılanıyorum? Neden toplumsal-dinsel yasaları koyanlar, atalarından devraldıkları yasaları ihlal etmelerine rağmen baş tacı ediliyor da ben hapsi boyluyorum? Tamam, kan döktüm; bunda günlerdir çektiğim açlığın payı var, ama esas neden o değil. Kendime bir yasa koyucu kadar güçlü olduğumu göstermek istedim. Sıradan insanın yasayı ihlal etme hakkı yoktur, ama yasa koyucu yasayı pekâlâ ihlal edebilir. İnsanların kutsal saydığı şeyi kim yıkmaya cüret ederse yasa koyucu o olur. Napoléon kimseye yararı olmayan yaşlı bir kadını öldürmesi gerekseydi bir an bile tereddüt etmezdi. İşte ben bir yasa koyucu kadar katı, bir yasa koyucu kadar kayıtsız olabileceğimi kendime göstermek için, ancak öyle olursam başka larının efendisi olacağımı düşündüğüm için kan döktüm. "Bütün insanların döktüğü kanı, hep dökülmüş olan kanı, dünyada okyanuslar kadar, şampanya gibi akan kanı döktüm ve o kanı dökenler Capitol'de taçlandırılıp insanlığın kurtarıcısı ilan edildiler." Onlar kurtarıcı ilan ediliyorsa ben niye yargılanıyorum? "Kuşkusuz suç işledim, yasayı ihlal ettim. Tamam, beni idam edin, bu iş burada bitsin. Ama madem öyle, insanlık kurtarıcılarını da idam edin." Eğer yasa dediğiniz buysa, diyordur Raskolnikov, evet ben suçluyum; ama bir zahmet siz de sorun kendinize: Neden yasa koyucular kan dökünce suçlu olmuyor da ben suçlu oluyorum? "Niçin bir kenti kuşatıp halkını topa tutmak daha saygın bir biçim sayılıyor, işte bunu bir türlü anlayamıyorum."
Suç ve Ceza'dan dört yıl sonra Savaş ve Barış'ta bu kez Tolstoy sorar: "Milyonlarca insanın yüce idealler uğruna düpedüz cinayet işlediği bir dünyada kim adaletten söz edebilir?" On dokuzuncu yüzyıl başında Avrupa'da savaş adı altında o kadar çok cinayet işlendi ki, diyordur Tolstoy, dünyanın bütün mahkemeleri çağlar boyunca çalışsalar bunca suçu bir araya toplayamazlar. Romanda Piyer Bezuhov şöyle sorar: "On altıncı Louis'yi suçlu saydıkları için idam ettiler, bir yıl sonra gene bir şeyler ileri sürerek bu kez onu idam edenleri öldürdüler. O halde kötü olan nedir, iyi olan ne?" Romanda Çar Aleksandr'la Napoléon el sıkışınca soruyu bu kez Rostov sorar: "O halde o koparılmış eller, koparılmış ayaklar, öldürülen insanlar ne işe yaramıştır?"
12 Eylül cuntasının hayatta kalan iki üyesi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya cunta döneminde işlenen insanlık suçlarından sorumlu tutuldukları için değil, rejime karşı suç işledikleri, darbe yaptıkları için yargılandılar. Mahkûm da oldular: "Devlet kuvvetleri aleyhine" suç işledikleri için müebbet hapis cezasına çarptırıldılar; askeri rüt­beleri söküldü. Ama cuntanın o dönemde kimler tarafından nasıl desteklendiğini bugün kimse hatırlamak istemiyor. Sermaye sahip­lerinin, kanaat önderlerinin, üniversite yöneticilerinin, köşe yazarlarının "hızır gibi yetişen Mehmetçik"e nasıl selam durduklarını, 12 Eylül'ü toplumun çatışmalı taraflarını uzlaştıran bir "barış harekâtı" olarak nasıl sevinçle karşıladıklarını, hasta Türk demokrasisini aya­ğa kaldırabilmek için istemeye istemeye yönetime el koyan fedakâr Türk ordusu masalını nasıl dolaşıma soktuklarını hatırlamak iste­miyor. "Kendini kontrol etmekten aciz Türk demokrasisini" sağlam temeller üzerine oturtmak için meclisi fesheden, "demokrasiden çok daha kıymetli olan anavatan"ı kurtarmak için elini taşın altına koyan bu centilmen komutanları nasıl tebrik ettiklerini, arka arkaya ger­çekleştirilen infazlara nasıl alkış tuttuklarını hatırlamak istemiyor. İş bitti, rüzgâr döndü, şimdi mahkûm edilebilir Kenan Evren. Mah­kûm edelim; çünkü mahkûm olması gerekir. Ama otuz yıl önce ger­çekleştirilen o işin, yerine getirilen tarihsel işlevin, o sırada alkışla­nan "paha biçilmez hizmet"in ne olduğunu da unutmayalım.
Sayfa 28 - Suç ve CezaKitabı okudu
816 öğeden 991 ile 816 arasındakiler gösteriliyor.