Sevgili Arsız Ölüm roman tekniği açısından başarılı sayılabilecek, rahat okunan, takibi kolay ve akıcı bir roman. Ancak, içerisinde (bence) hiçbir merak unsuru yok. Yani okuyanı içine alacak, keyifli bir okuma yaratacak ve sürükleyecek bir unsur yok. Bir de bunun yanına sürekli tekrar eden ya da benzer olaylar yaşandıkça okunması sıkıcı ve ızdırap dolu bir kitap haline geliyor. Peki kitabın hiç mi olumlu yanları yok? Bu kitabı önemli bir kitap yapan başlıca olumlu özelliği, yoksul toplum tabakasının (köyde sıkışmış ve daha sonra şehirleşmeye çalışan kesim de diyebiliriz) gerek yaşantısını, gerek düşünce ve inanç yapısını, gerekse de onların yaşantısını düzenleyen etkileri gerçekten iyi bir üslupla anlatmış olmasıdır.
Romanda anlatılan kurguyu en genel anlamda şu şekilde özetleyebiliriz: Fertlerini Huvat (baba), Atiye (anne), Nuğber, Halit, Seyit, Dirmit, Mahmut (çocuklar) ve Zekiye (gelin)'nin oluşturduğu Aktaş ailesinin köyden başlayarak şehirde devam eden hikâyesi. Romanda bu aile üyelerinin başlarından geçenleri genel hatlarıyla, tanrısal konumlu gözlemci anlatıcının anlatımıyla okuyoruz. Konu ve kurgu oalrak bize pek de bir şey sunamayan, toplumsal bir ayna olma özelliğiyle ön plana çıkabilmeyi başarabilmiş bir roman olarak Sevgili Arsız Ölüm edebiyatımızda yer etmiş ve önemli olarak görülen bir modern roman örneği.