Değerlendirmeye nasıl başlasam bilmiyorum. Ben büyürken aile büyüklerim hep yakınımdaydı, bundan olacak Latife Tekin'in kullandığı dil bana hiç zor gelmedi. Hatta bir ara gidip nereli olduğuna baktım zira bazı ifadeler ailemin yöresel söyleyişlerine çok benziyordu. Köyünden dışarlıklı, macerasever bir adam olan Huvat ile başlıyor hikaye. Derken Atiye geliyor önümüze, Atiye'den doğan Nuğber, Halit, Seyit, Dirmit ve Mahmut ile kalabalıklaşıyoruz sonra. Başlarına gelenler kah güldürüyor kah kızdırıyor. Hem içimizde yaşıyor hem başka bir boyuttan el ediyorlar gibi geliyorlar insana, kitabın büyülü gerçekçilik akımına dahil edilmesi tam da bu sebepten ötürü galiba. Batıl inançlar, yeniye ve farklıya düşmanlık, işine geleni hemen kabullenişler, işine gelmeyeni zinhar reddedişler, köye sığamayıp şehre göçmek için varı topu satıp savuşlar... En çok Atiye ve Dirmit'i sevdim ben. Atiye'ye çok kızdım okurken ama evlatlarının başında, mücadeleci ve eli sopalı ama akıllı oluşunu sevdim. En çok da Zekiye'ye üzüldüm galiba. Demem o ki, her karakteri bir yerlerde gördüğüme yemin edebilirim ama isim, adres veremem. Kitabı özümsemek için biraz eskileri bilmek, dillerini anlamak gerekiyor sanki. Ben okurken babaannem, anneannem ya da annemden bir hikaye dinliyormuş gibi hissettim zira.