Öyleyse nedir İslam? Gerçek yazılışı SLM şeklindedir ve okunurken İslam diye okunabildiği gibi; aynı zamanda teslim, selam, selamet, salim, müslim müslüman olarak da okunabilecek bir çok kavramın özüdür. Tüm ayetlerin şekli ibadetlerin ve ritüellerin hedefi insanı ' SLM Hali'sine vardırmaktır. İşin esası ve unutturulmaya çalışılan yanı budur. Yani 'dinin ruhu'
İman zannettiklerinin hakiki küfür, küfür zannettiklerinin hakiki iman olduğunu anlayana dek, hiç bir kul hakkıyla Müslüman olmayacaktır. Mevlana Celaleddin Rumi
"İnsanlığın çoğu koca bir ömrü yalanları gerçek zannederek harcıyor. İçinde doğal olarak sıkıntı, öfke ve tepki oluşuyor. Sonunda da psikolojileri bozuk ama kendini dindar zanneden garip garip varlıklara dönüşüyorlar..."
Bu sırada ruhban sınıfları ne yapar? Çoğunlukla çalan, çırpan utanmadan kitlelere her gün yalan söyleyen, kin üreten, din maskesi ile kitleleri güden güç sahiplerine secde edecekler. Ama iş halka gelince onlara en masum ve insani şeyler dahi yasaktır, haramdır günahtır! Yersen...
O dönem ruhban sınıfı o derece yoldan çıkmıştır ki, bir yandan İsa'nın çarmıhta unutulmaz dersinde gösterdiği sevgi ve şefkat yolunu ayaklar altına alıp O'nunla alay ederken, öte yandan kitleleri yönetmek için O'nun adını ve etkisini kullanmış ve bu sahtekarlığı yaparken yüzleri dahi kızarmamıştır! Beşerin bu hırsı ve saygısızlığı varken, başka yerden şeytan aramaya gerek var mı?
Ve vakti geldiğinde insana 'Ben kimim?' diye sorduran, onu yollara düşüren kuvvet, Cebrail'dir. Gerektiğinde dünyanın en uysal anne veya babasını yavrusunu korumak üzere dünyanın en korkusuz varlığı haline getiren kuvvet Cebrail'dir.
Bazen elli bazen yüz senede yetişir, ulu ağaçlar. Ama yanmaları, sadece birkaç saat...
Hayat vermek, emek vermek ve inşa etmek zaman ister. Yıkmak ise, sadece bir an...
Sonra bir pişmanlık sarar insanı.
Önlemler alır, bir daha olmasın diye...Ama tıpkı yanan ormanların tekrar yeşermesi gibi, en iyi ihtimalle yıllara mal olur, özensizlikle kaybedilenlerin geri kazanılması...
*
İç aleminde elinde meşaleyle yürür nefs.
Orayı burayı tutuşturmak üzere...
Özensiz cümleler kurar, kalpler kırar, haksızlık eder, yargılar.
Ateş ehlidir; yangın çıkarmakla geçer zamanı. Kavgacıdır. Huzursuzdur. Değerbilmezdir.
Olgunlaşması zaman almış ilişkileri de, kendini tutamayıp bir anda yakmasına şaşmamalı...Sonra önlem almak nafile.
Yananların eski haline gelmesi, kim bilir ömründen kaç sene...
İnsan olmak nedir, edep nedir, nezaket nedir...Öyle veya böyle, öğrenecektir...
Bugün değilse yarın. Veya gerekirse kayıp giden bir ömür bedeliyle...
Ve işte ancak o zaman, gerçekten samimi olacaktır, dışarıdaki yangınlar için döktüğü gözyaşları...
Asi Peygamberler kitabını okuduktan sonra devamı olan bu kitabı okumak için hiç ara vermeden kitaba ulaştım. Bu yolculuğa çıktığınızda hiç vakit kaybetmek istemeyeceksiniz çünkü içine daldığımız hikaye, zihnimde hiç dinmeyecek bir ses yarattı.
Diğer kitabı okumak benim için daha akıcıyken, bu kitapta uzun süre yolculuk ettim. Size de tavsiyem bir kağıt ve kalem yanınızda mutlaka bulundurun. Sayfaların arasına iliştirdiğim düşüncelerim, sorularım ve araştırmalarımı bu kağıtlara döktüm. Tekrar bir yolculuğa çıkmak istediğinizde, yolculuğunuzda sizi nasıl değiştirdiğinde şahit olmak isteyebilirsiniz, ki ben böyle izler bırakmak istedim.
Yalnız kitabı okurken geçen sözleri ve düşenceleri 'mutlak gerçek' kabul ederek okursanız büyük bir yanılgıya ve çıkmaza düşmüş olursunuz. Kitabı okurken farkettim ki, yazarın bu tuzağı kasten mi yaptığı, yoksa kendi düşüncelerine sıkı sıkı bağlandığına mı bir türlü ayırt edemedim. O da bir gizem olarak kalsın, belki bir gün yazarla tanışma fırsatı bulurum... Lakin sorgulayan biriyseniz, ki bu kitabı okurken sorgulamak size çok şey katacak ve farkında olmadığınız küçük yolculuklar da yaşayacaksınız. Umarım öğrenciliğiniz boyunca kaybolmaz ve varmamız gereken durağa ulaşırsınız.
Tasavvuf ve felsefe ile harmanlandığım bu yolculuğa çıkmak isteyen arkadaşlara ktiabı tavsiye ederim. Türk yazınında farklı bir 'kaleme' tanık olmamıza imkan sağlayan Çağrı Dörter'e de teşekkür ederim.
Keyifli okumalar...
Crnce
Her adımda, bir evvelkine göre daha 'bilge' olurken, geride bıraktığın halini 'cahil' kılarsın. Yarın da, bugünkü hallerin için 'cahil' diyeceksin, bunu unutma...
"İnsan, içinde sonsuzluğun sırrını taşır."
Çağrı Dörter'in seri ve sırayla okunması gereken kitaplarından beşincisiydi "Sezginin Sonsuzluğu"
Çağrı Dörter, dinin sevgi ve tasavvufî boyutunu ön plâna çıkaran, rivayete kuşkulu yaklaşan ve düşünen-araştırmacı bir akla sahip olmamız gerektiğine inanan, dinin amacının rijit kuralları uygulamaktan daha çok iyi insan olabilmek için çabalamak gerektiğini düşünen ve böylece de günümüzde dinden uzaklaşmış bulunan gençleri yeniden düşünmeye sevk edebilecek olan yazar-düşünür'lerden biri...Bu nedenle kitaplarını güzel ve faydalı buluyorum.
Yazarın yazı tarzı, Platon ve Sokrates'in karşılıklı konuşmalarına benzer şekilde olduğundan, kitap kuru bir felsefe-tasavvuf kitabı olmaktan ziyade hareketli ve akıcı bir biçimde ilerliyor.
Dini sadece bilinçsiz yapılan ritüeller değil esasında yüce bir amacının olduğunu anlamak isteyenlere, gerçekten Hakikat'i arayanlara bu kitapları seri olarak okumalarını öneririm.
"İnsanlar, kendileri üzerine emek vermeyi, kendilerini dönüştürmeyi ve özeleştiriyi bıraktıkları yaşta donup kalırlar. Ve bin yıl dahi yaşasalar, bunları yapmadıkça, zerre kadar olgunlaşamazlar."
'Elden gelen yapıldıktan sonra' hayatın değiştirilemez seyrinin getirdiklerine "kader" ; 'ihmal ve umursamazlığı kapamak' için "kader" sözcüğünün kullanılmasına "sahtekârlık" ; bu sahtekârlığı yapanların taktıkları din maskesine ve şov ibadetlerine bakarak onları 'dindar' zannetmeye "putperestlik" denir.