Varolşçu felsefeye bizzat temsilcilerinin kitaplarını değil de tarihsel süreçte gelişimini inceleyerek vakıf olmuştum. Ama artık Kierkegaard, Sartre, Camus ve sayamadığım diğer varoluşçu filozofların eserlerini okuyup daha kapsamlı bilgi edineceğim.
Bu kitap benim son zamanlarda yeniden kafamı yiyip bitiren bir sorunun etrafında ilerliyor:
"Hakiki ve ciddi bir tek felsefi sorun vardır: intihar. Hayatın yaşamaya değer olup olmadığını yargılamak, bu felsefenin temel sorusunu cevaplamaktır."
Varoluşumun bana ve diğerlerine katkısı ne? Hiç varolmasaydım da bir şey fark etmezdi. Kafamı kurcalayan bu sorular için Camus'nun çözüm önerisi:
Absürdizm. Evet hayat saçmadır. Ama intihar etmek bu hayatı daha da saçma kılacaktır. Bu saçmalığı kabul ederek kendini özgür kılar birey.
Farkındayım, pek çok insan için Camus harika bir çözüm sunuyor. Fakat ben henüz o "ermiş"lik seviyesine ulaşmadım o yüzden benim varoluşsal sancılarım bu şekilde hafiflemedi. Kafamdaki sorulara alternatif bir cevap buldum ama. İyi bir okuma deneyimi gerçekleştirdim. Felsefeyi kendime uydurarak okumaktan hoşlanmama ama varoluşçuluk benim için önemli bir durum. O yüzden bilgi odaklı değil çözüm odaklı arayışlarımı yansıtıyorum bu konuya. Yoksa bu dünyada kaç yıldır varım ki bir felsefi sistemi eleştireyim?