Siz Kimi Kandırıyorsunuz!

Soner Yalçın

Siz Kimi Kandırıyorsunuz! Sözleri ve Alıntıları

Siz Kimi Kandırıyorsunuz! sözleri ve alıntılarını, Siz Kimi Kandırıyorsunuz! kitap alıntılarını, Siz Kimi Kandırıyorsunuz! en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Heyhat, çabuk sarhoş olup şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu, ayağa kalktı, elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen İran şahını anımsayıp şiir okudu: “Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale” (Üzümün kızının bekâretini Cem yok etti!) Kanuni Sultan Süleyman, ilk zamanlarında musiki dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı. “Osmanlı’nın yasağı üç gün sürer” deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı. Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim II. Selim’di. Lakabı “Sarhoş”tu. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı. İlginçtir II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi Süleyman Efendi’nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı, “içinde içki vardır” diye içmedi. İçkiye karşı padişahlardan biri de, III. Murad’dı. İçki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı.
Taib Ahmed’e göre, “Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki âlemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa’yı işret (içki) sırasında katletmişti
Reklam
Tarihçi Necdet Sakaoğlu’na göre, Sultan Abdülmecid içki bağımlısıydı; bazı geceler kör kütük sarhoş halde mabeyinciler tarafından arabasına konulup saraya götürülürdü. Sultan II. Abdülhamid anılarına göre, kardeşi Padişah V. Murad’ı içkiye alıştıran, geceleri sık sık buluştuğu şair Namık Kemal’di. Sultan II. Abdülhamid’in de içtiği biliniyor. Ama o ne rakı ne şarap içiyordu. O, “şeker suyu” rom içiyordu!
Bir gün aynanın karşısına geçti: Besmele çekip örtündü. İçinden “ne kadar çirkin oldum” dedi. Bu kez saçının ön tarafı görenecek şekilde başörtüsünü bağladı. “Ne kadar iradesizim” diye kızdı. Aynanın karşısında başörtüsünü tekrar tekrar çeşitli şekillerde bağladı: “Besleme kızlara benzedim!” “Hizmetçi kız oldum!” “Herkes bana gerici, yobaz gözüyle bakacak!” Ve sonunda... Bugün moda olan “Şulebaş tipi türban” o gün, o aynanın karşısında ortaya çıktı. “Öyle şık bir tarz da örtünmeliyim ki herkes çok beğensin!” Beklediği olmadı. En büyük tepki anneannesi İkbal Hanım’dan geldi. İlk sözü, “Kürt karılarına benzemişsin” oldu! Ağabeyi dışında tüm ailesi örtünmesine karşı çıktı. Ne olduğunu soranlara “başı ağrıyor” dediler. Yolundan dönmedi. Kadınlara başörtüsünü sevdirmek için çok uğraş verdi.
Kadına her ne kadar gizlenme, örtünme emir edersen onda kendini gösterme isteği artar. Eğer kadının tabiatında kötülüğe yönelik bir eğilim yoksa yasak etsen de etmesen de o kişiliği doğrultusunda hareket edecektir." (Fihi Ma Fih)
Şeyh Halid-i Bağdadi, Kuzey Irak’ın en güçlü âlim ailelerinden, Kadiri Berzenci Ailesi’nden dersler aldı. Daha sonra Bağdat’a gitti. Hocası Şeyh Abdülkerim Berzenci’nin vefatı üzerine, onun Süleymaniye’deki medresesinin sorumluluğunu aldı. 1809’da Süleymaniye’yi ziyaret eden Mirza Rahimullah Azimabadi adındaki Hindistanlı bir derviş hayatını değiştirdi. Onun önerisiyle, Hindistan’a gidip Nakşibendi Şeyhi Abdullahi Dehlevi’den el aldı. Süleymaniye’ye Dehlevi’nin halifesi olarak döndü. Yani artık Kadiri değil, Nakşibendi’ydi. Ancak başta Kadiriler olmak üzere (Örneğin, Talabani aşireti tarafından) istenmeyen adam ilan edildi. Hatta Kadiri Şeyhi Maruf Berzenci, Bağdadi’yi, “sahtekâr, sapık, yogi” olmakla suçladı! Valiye bile şikâyet edildi. Tersine Bağdat Valisi Said’in koruması altına girdi. Süleymaniye’de ilk Halidiye Tekkesi’ni kurdu. Sonraki yıllarda, başta Kuzey Irak olmak üzere kurduğu tüm dergâhlarda, medreselerde Kürtçeyi eğitim dili olarak kullandı. Bu süreçte, Osmanlı, Kadiri Kürt Beyliği Berzenciler’e karşı hep Bağdadi’nin yanında oldu. Ve Osmanlı’nın da desteğiyle Bağdadi, Kuzey Irak’ta Kadiri tarikatının etkisini epey azalttı. 1826’da hac dönüşü Şam’da koleradan ölümüne kadar binlerce müride sahip oldu. Halifeleri, şeyhlerinin ölümünden sonra da irşat çalışmalarına devam ettiler. Şanslıydılar; Osmanlı, Yeniçerileri ve Bektaşileri ezerken Nakşibendiliği “resmi tarikat” olarak benimsedi. Osmanlı, Horasan’dan Yesevilik’ten gelen Bektaşiliğin karşısına aynı koldan gelen Nakşibendiliği çıkarmıştı.
Reklam
295 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.