Rana Dasgupta'yla “Tokyo Uçuşu İptal” eseriyle hayal gücünde sınır tanımayan, farklı öyküleriyle
tanışmıştım. Öykülerinden etkilendiğim için yazarın romancılığının nasıl olduğunu görmek istedim. Hint asıllı İngiliz yazar, kendi öz yaşamını sürdüğü coğrafyadan çok uzakta Bulgaristan’da geçen, yüz yaşındaki Ulrich’in yaşam öyküsünü ve devamında da Ulrich’in kafasında yaşattığı öyküeri son derece akıcı bir dille anlatmış.
Eserin ilk yarısında son derece büyük hedeflerle hayata başlayan önce müziğe sonra kimyaya ilgi duyan Ulrich’in,ülkede yaşanan çalkantılarla paralel gayet tekdüze ve ortalama bir insana evrilen yaşam öyküsünü okurken kapı komşumuz Bulgaristan’ın sadece yüz yıllık sosyal ve siyasi tarihini değil aynı zamanda hammadde yoksunu bir ülkenin sanayileşme sürecinin ülkeye yansımalarını ve yüzyıl boyunca dünyada yaşanan bilim, sanat, teknolojik alanda gelişmeleri de görüyoruz.
Eserin ikinci yarısı artık son derece yaşlı bir adam olan ve gözleri görmeyen Ulrich’in bu kez kafasında yer yer geçmişte hayatına girmiş kişilerle benzerlikler kurarak yarattığı karakterler ile birlikte Gürcistan’da başlayıp ABD’ye uzanan hayali yolculuğunu anlatıyor bizlere.