Hermann Hesse'nin Siddharta'dan sonra okuduğum ikinci eseriydi Bozkırkurdu. Öncelikle aynı tadı alamadığımı söylemek istiyorum. Kendini akıp giden yaşamdan soyutlayan, burjuvaziden nefret eden fakat buna rağmen burjuvaziden tam anlamıyla kopamayan, kapalı bir hayat yaşamayı tercih eden, birçok alanda eğitimli olmasına rağmen varlığını bulunduğu zamana ait hissetmeyen, tek bedende birden fazla ruha sahip bir adamın romanı Bozkırkurdu. Kahramanımızı tanıyınca kitabin ismi manidar geldi bana. Zira kahramanımız Harry doğasından koparılıp ait olmadığı yere hapsedilmiş bir bozkırkurdu ile özdeşleştiriliyor kitapta. Bu yaşamdan kurtulmak adına "altın iz" olarak tabir edilen bir çıkar yol aramaktadır Harry. Bu çıkar yol bir kilisenin duvarında yer alan bir yazı olarak karşılar kendisini. “Sihirli tiyatro-Herkes giremez-herkes için değil- Yalnızca kaçıklar için!” İşte bu yazı Harry'nin yaşamının akışını belirleyen ve ayni bedende farklı kişilikleri ortaya çıkaran bir anahtar olacaktır. 209 sayfalık bir eser olmasına rağmen okurken fena hâlde sıkıldım. Uzun, karmaşık ve felsefik cümleler, alakasız kısımlar kitabı sıkıcı yapmak için yeterli nedenlerdi. Dolaylı fakat daha hoş bir biçimde anlatılabilecek bir konu fazlasıyla uzatılarak ve karmaşık bir biçimde ele alınmış. Okuduğum için mutlu olduğum kitaplar arasında yerini alamadı ne yazık ki.