Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tanıdığım Nazım Hikmet

Orhan Karaveli

Tanıdığım Nazım Hikmet Sözleri ve Alıntıları

Tanıdığım Nazım Hikmet sözleri ve alıntılarını, Tanıdığım Nazım Hikmet kitap alıntılarını, Tanıdığım Nazım Hikmet en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... yazılarım otuz kırk dilde basılır "Türkiyem"de Türkçemle yasak.
Sayfa 42 - "Bu biyografi 1961 yılı 11 Eylül'ünde Doğu Berlin'de yazıldı."Kitabı okudu
Reklam
"Öldüğüme yanmam da... Nasıl olsa er geç öleceğiz... Buralarda gömerler ona yanarım..."
Akla yalnızlık geliyor. -iğrenç ve tam, delilerin ve ölülerinkine yakın-
Sayfa 196Kitabı okudu
Bu modası geçmiş kafatası milliyetçileri acaba kendi cetlerini hiç araştırmışlar mıdır?
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen !
Reklam
Sen şimdi yalnız saçımın akında İnfarktında yüreğimin, Alnımın çizgilerindesin memleketim, memleketim, memleketim...
Bizim Commune dergisinin Mart 1936 sayısında Taranta-Babu'ya Mektuplar benim zorumla yayınlandığında Nâzım'ı buralarda tanıyan birkaç kişiden biri de bendim. Bundan neredeyse otuz yıl sonra Paris'te görülmüş en inanılmaz "anma" törenlerinden birinde yıkılırcasına dolu Pleyel salonlarında aynı Nâzım anılıyor ve onun özgürlüğü için bir şeyler yapmış olduğum için kendimle gurur duyuyordum. Nâzım hayatımda hiç olmazsa bir kez olsun geleceği gözlerimle görmek duygusunu bana vermişti. Aragon
Alman işgalinden sonraki günlerdi. 1945 veya 46 olmalı. Elyesse Sarayı'nın yakınlarında "La Pensee" diye bir derneğimiz vardı. Fransız yazarlar orada toplanırdık. Gene bir gün, Nâzım Hikmet'in özgürlüğü için düzenlediğimiz bir kampanyayı görüşmek için toplanmıştık. Yanıma da -nedense- Türkiye Büyükelçiliği'nden bir diplomat oturmuştu. Bana "Kimdir bu? Türkiye'de adı bile bilinmeyen, tanınmayan bir şair. Neden onunla bu kadar meşgul oluyorsunuz?..." diye sorunca dayanamamış ve "Nasıl tanınsın ki? Hükümetiniz, tanınmasın ve duyulmasın diye adamı hapse tıkmış" deyiverdim.
Reklam
"Heyecanlıyım. Ama bu heyecanım aftan değildir. Bir kısmını kaybederek nihayet hakkımı alıyorum... Bu gece sırtüstü yatıp gökyüzüne bakacağım. Yıldızları, uçsuz bucaksız ufukları seyredeceğim. Çünkü hapishanede yattığım yerden yalnız tavanı görebiliyordum..."
On üç yıl 'pisi pisine' yattıktan sonra 'genel af'la çıkınca, kızım gibi sevdiğim Müzehher ile eşi Vâlâ 'Neleri özledin Nâzım? En son ne istersen söyle de hazırlayalım...' demişler, ben de 'Tavanı olmayan bir yerde akşamüstü uzanıp yıldızları seyretmek ve elimi denize sokmak isterim...' demiştim.
Ayrılırken gözleri dolu doluydu: "Beni de alıp götüremeyeceğine göre, kucak kucak selamlarımı götür bari eşe dosta, herkese. Soran olursa, 'Moskova'da bir Türk şairi Nâzım var' dersin. Başı dimdik, Türklüğüyle..."
Sen her şeye burnunu sokma. Biz iki Türk birbirimizi bulmuşuz. Araya kimseyi sokmayız. Görüşlerimiz ayrı olsa bil, sonunda ne yapar yapar anlaşırız, sıkılmış bir yumruk gibi oluruz. Türklük için, Türk vatanı için.
Sayfa 247
Soran olursa, ‘Moskova’da bir Türk Şairi Nâzım var’ deyin, başı dimdik Türklüğüyle!
Sayfa 185
128 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.