Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tanıdığım Nazım Hikmet

Orhan Karaveli

Tanıdığım Nazım Hikmet Sözleri ve Alıntıları

Tanıdığım Nazım Hikmet sözleri ve alıntılarını, Tanıdığım Nazım Hikmet kitap alıntılarını, Tanıdığım Nazım Hikmet en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... Camlardan süzülüp sanki tam da başının üzerine vuran güneşin ışıklarıyla ikinci bir güneş gibi parlıyordu. ...
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
Sen şimdi yalnız saçımın akında İnfarktında yüreğimin, Alnımın çizgilerindesin memleketim, memleketim, memleketim...
"Heyecanlıyım. Ama bu heyecanım aftan değildir. Bir kısmını kaybederek nihayet hakkımı alıyorum... Bu gece sırtüstü yatıp gökyüzüne bakacağım. Yıldızları, uçsuz bucaksız ufukları seyredeceğim. Çünkü hapishanede yattığım yerden yalnız tavanı görebiliyordum..."
On üç yıl 'pisi pisine' yattıktan sonra 'genel af'la çıkınca, kızım gibi sevdiğim Müzehher ile eşi Vâlâ 'Neleri özledin Nâzım? En son ne istersen söyle de hazırlayalım...' demişler, ben de 'Tavanı olmayan bir yerde akşamüstü uzanıp yıldızları seyretmek ve elimi denize sokmak isterim...' demiştim.
Reklam
Ayrılırken gözleri dolu doluydu: "Beni de alıp götüremeyeceğine göre, kucak kucak selamlarımı götür bari eşe dosta, herkese. Soran olursa, 'Moskova'da bir Türk şairi Nâzım var' dersin. Başı dimdik, Türklüğüyle..."
Sen her şeye burnunu sokma. Biz iki Türk birbirimizi bulmuşuz. Araya kimseyi sokmayız. Görüşlerimiz ayrı olsa bil, sonunda ne yapar yapar anlaşırız, sıkılmış bir yumruk gibi oluruz. Türklük için, Türk vatanı için.
Sayfa 247
Soran olursa, ‘Moskova’da bir Türk Şairi Nâzım var’ deyin, başı dimdik Türklüğüyle!
Sayfa 185
Bizim Commune dergisinin Mart 1936 sayısında Taranta-Babu'ya Mektuplar benim zorumla yayınlandığında Nâzım'ı buralarda tanıyan birkaç kişiden biri de bendim. Bundan neredeyse otuz yıl sonra Paris'te görülmüş en inanılmaz "anma" törenlerinden birinde yıkılırcasına dolu Pleyel salonlarında aynı Nâzım anılıyor ve onun özgürlüğü için bir şeyler yapmış olduğum için kendimle gurur duyuyordum. Nâzım hayatımda hiç olmazsa bir kez olsun geleceği gözlerimle görmek duygusunu bana vermişti. Aragon
Reklam
Burada Türkiye’nin toprakları konuşuluyor. Her Türk gibi ben de, her gram Türk toprağının Türklere ait olduğuna kaniim. Vücudumdaki yirmi kilo kanı, bu bir gram Türk toprağı için dökmeye hazırım.
Sayfa 248
Alman işgalinden sonraki günlerdi. 1945 veya 46 olmalı. Elyesse Sarayı'nın yakınlarında "La Pensee" diye bir derneğimiz vardı. Fransız yazarlar orada toplanırdık. Gene bir gün, Nâzım Hikmet'in özgürlüğü için düzenlediğimiz bir kampanyayı görüşmek için toplanmıştık. Yanıma da -nedense- Türkiye Büyükelçiliği'nden bir diplomat oturmuştu. Bana "Kimdir bu? Türkiye'de adı bile bilinmeyen, tanınmayan bir şair. Neden onunla bu kadar meşgul oluyorsunuz?..." diye sorunca dayanamamış ve "Nasıl tanınsın ki? Hükümetiniz, tanınmasın ve duyulmasın diye adamı hapse tıkmış" deyiverdim.
"Ne kitaplardan, ne ağız propogandasıyla ne de sosyal durumum yüzünden geldim, geldiğim yere... Beni geldiğim yere Anadolu getirdi. Kıyısından şöyle bir üstünkörü seyrettiğim Anadolu. Yüreğim getirdi beni geldiğim yere..."
"Sevgili Nâzım, Ölmediğine göre, daha nice yıllara! Mademki yaşıyorsun 'doğum' günün kutlu olsun. Ozanlar ölmez! Seni tanıyanlar için de sen ölmedin. Bizim gibi, seninle yalnızca unutulmaz birkaç saat geçirebilenler için bile sen ölmedin, yaşıyorsun! Yaşıyorsun, çünkü güzel, yiğit ve hoş insandın." Simone Signoret
Tabii gene yaya olarak ve Ankara - Kızılcıhamam - Gerede - Bolu arasındaki yer yer ormanlarla kaplı; iki bin metreye ulaşan geçitlerden aşan ıssız, bakımsız ve eşkıya kaynayan iki yüz kilometrelik bir yolu -artık, kaç gün sürerse- tamamlayıp görev yerlerine ulaşmak üzere!
128 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.