Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbn Arabi ile Lao-Tzu ve Çuang-Tzu'nun Mukayesesi

Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar

Toshihiko Izutsu

Öne Çıkan Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar Gönderileri

Öne Çıkan Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar kitaplarını, öne çıkan Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar yazarlarını, öne çıkan Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
304 syf.
·
Puan vermedi
Tarih Ötesi Bir Diyalog: İbn Arabî ile Lao-Tzû ve Çuang-Tzû
Tarih Ötesi Bir Diyalog: İbn Arabî ile Lao-Tzû ve Çuang-Tzû ❈❈❈ Medeniyetler arası felsefe ve mistik düşünce üzerinde uzmanlaşmış, Prof. Dr. Toşhihiko İzutsu, Kur'an-ı Kerimi Japoncaya ilk kez çeviren oydu. İslâm, Uzak Doğu ve Batı düşünce sistemleri hakkında çok verimli biriydi. Uluslararası konferanslarda farklı ülkelerde düzenli
Tao-culuk'daki Anahtar Kavramlar
Tao-culuk'daki Anahtar KavramlarToshihiko Izutsu · Kaknüs Yayınları · 200119 okunma
Kendi geçirdiği vecd tecrübesinde nesneleri başka bir ışık altında görmüş olan bir kimsenin bakış açısından, ontolojik olarak, "özler"in yok olup ortadan kalktığı bir merhale vardır. Bu ise Çuang-Tzû için, tâ ezelden beri, nesnelerin katı ve sağlam ontolojik nüveleri anlamında "özler" diye bir şeylerin mevcûd olmadığına delâlet etmektedir. Bu görüşe göre, herhangi bir olayda bu "özler" denilen şeyler sağlamlıklarını kaybetmekte ve [bir çeşit] sıvılaşmaktadırlar. "Rüya" ile "realite", vâsî ve sınırsız "farksızlık" aleminde birbirlerinden fark edilmemektedirler. Bu âlemde artık bir masa ile koltuk arasında, bir masa ile bir kitap arasında çekilecek belirgin bir ayırım farkı [sınır] bulunmamaktadır. Burada her şey kendisi olmakla beraber aynı anda başka sayısız nesnedir de. "Özler" olmadığından her şey birbirinin içine dühûl etmek de ve sonu gelmeyen bir biçimde biri ötekine dönüşmektedir. Bütün nesneler, dinamik bir biçimde, "bir"dirler. Bu görüş açısını isabetli bir biçimde İbn Arabî'nin Varlığın Birliği (Vahdet-i Vücûd) kavramıyla mukayese edebiliriz. Ve artık idrâk ediyoruz ki bu, Çuang-Tzû'nun "Büyük Karmaşa" ya da Kaos dediği şeydir.
Sayfa 113 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çuang-Tzu
Bununla beraber düşünecek olursak ‘’Ben’’ olarak telakki ettiğim bu ‘’Ben’’in gerçekten de benim ‘’Ben’’im olduğundan nasıl emin olabiliriz ki?
Sayfa 49 - KaknüsKitabı okudu
Vecdin zirvesinde, "otururken unutmak" deyiminin de telkin ettiği gibi, İnsan-ı Kâmil'in zihni bir nev-i boş levha [tabula taşa] gibidir. Kevnî bütün olayların izleri bilincinden silinip gitmiştir; hattâ bilincinin kendisi dahi silinmiştir. [Onun için artık] "nesne" ile "özne" arasında hiçbir fark kalmamıştır. Çünkü zihni de nesneler de tamamen yok olup gitmişlerdir. Şimdi artık o "içinde mutlak olarak ademin bulunduğu", fizik-ötesi acâyib bir "sınırsız geniş" diyarın sâkinidir. Bununla beraber bu [tatmakta olduğu], onun "Hiç-Bir-Şeyin-Var-Olmadığı Köyü'nün ya da "Sınırsız-Genişlik Sahrası'nın bir sâkini olmasının ilk safhasından başka bir şey değildir. Bu mânevî deneyimin ikinci safhasında ise kevnî âlemin realitesi konu ifşa edilir. Bilincinden silmiş olan her şey, kendi bilinci dahi, bu safhada tamamen yeni bir biçim altında ona geri döner. Böylece Varlık âleminin yeni bir seviyesinde yeniden doğmuş olan İnsan-ı Kâmil artık, her an sonsuz çeşitlilikteki nesnelerin gelip gittiği, zuhur edip kaybolduğu ezelî hayat ile zong zong atmakta olan bütün Varlık âleminin kapsamlı ve hiçbir şeyle örtülüp perdelenemeyen bir vizyonuna hâkim durumdadır.
Sayfa 211 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Onun zihni hangi durumda zuhur ederse etsin o durumda bulunmaktan râzîdir. Onun dış görünüşü sessiz ve sakindir. Onun alnı açıktır ve bakışı da kaygısızdır. O bâzan sonbahar gibi soğuk ve acımasız olur; bâzan da ilkbahar gibi sıcak ve candan olur. Tıpkı dört mevsimin Tabîat'a uğrayıp geçmeleri gibi, sevinç ve öfke de ona aynı doğallıkla uğrayıp geçerler. (Sonu olmayan bir değişim içinde birbirine dönüşmekte olan) her şeyle kâmil bir uyum içinde olan İnsân-ı Kâmil hiçbir sınır tanımaz.
Sayfa 237 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Böylece İnsân-ı Kâmil her bakımdan Semâ'nın ile Arz'ın, yani kendisini Varlık âlemi olarak izhâr eden Yol'un [Tao'nun], Kâmil sûretidir. Semâ ile Arz hangi aslâ dayanarak var iseler ve yaşıyorlarsa İnsân-ı Kâmil de aynı ilkeye göre var olur ve yaşar. İnsân-ı Kâmil ile Yol'un [Tao'nun] icraatını bu ortak ilkesi Adem-i İcraat ilkesinden başka bir şey değildir. İnsanın yaşamak ve maksadına ulaşmak üzere ortaya koyduğu bilinçli çaba, bu yüce ilkeyi çiğner ve onun gerçekleştirmeyi umduğunu tamamen aksi bir sonuca yönlendirir.
Sayfa 229 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsân-ı Kâmil kavramı hakkındaki en temel gözlemi tekrarlamakla işe başlayalım; o da şudur ki: İnsân-ı Kâmil Yol'da [Tao'da] tümüyle ifnâ olarak onunla "bir" olmuş olan bir kimsedir. Manevî vecd içinde iken bir kimse eğer Nûra Kavuşma'nın kendi "nefs"inden hiçbir kalıntının [iz'in], ve "kendisi" ile Yol [Tao] arasında da hiçbir farkın kalmamış olduğu nihaî safhasını yaşarsa, işte bu olayı bir İnsân-ı Kâmil'in doğuşunun alâmetidir. Lao-Tzû bu safhaya "Vahid'i [Bir'i] kucaklamak" (pao) adını vermektedir. "Kutsal İnsan" Vahid'i kucaklar ve bundan ötürü de Semâ'nın [Arş'ın] altında ne varsa hepsinin de mi'yarı olur. Nefsini kontrol altında tutarak baş kaldırmasını engelleyen (İnsân-ı Kâmil) Vahid'i kucaklar ve bir daha da O'ndan aslâ ayrılmaz.
Sayfa 222 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Mutlak'ın [Hakk'ın ya da Tao'nun] açısından belirli bir nesnenin iyi ya da kötü olmasının önemi yoktur. Hatta nesneler arasında asla böyle bir fark da yoktur. Nesneler bu ve daha başkaları gibi değer hükümlerini Mutlak'ın hiçbir ayrım gözetmeyen fiili aracılığıyla kendilerine "varlık" ihsân edilmesinden sonra, ve o da mahlûkatın özel bakış açısından ötürü, yüklenmektedirler. Başka bir açıdan bakılacak olursa, bütün mevcûdat, İbn Arabî'nin dediği gibi, sırat-ı müstakîm yani doğru yol üzerinde ve, Tao-cu bilgelerin dedikleri gibi de, "kendiliklerinden böyle"dir. Bu safhada hayr ile şer [iyi ile kötü] arasında bir fark yoktur.
Sayfa 287 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Kapının dışına çıkmadan da Semâ'nın altında ne varsa (yâni nesnelerin realitesinin ne olduğu) bilinebilir. Pencereden dışarı bakmadan da Semâ'ya giden Yolu [ya da Semâ'nın Tao'sunu] görmek mümkündür. İnsan ne kadar dışarı çıkarsa [yani derûnundan ne kadar uzaklaştırsa] o kadar az bilir. Bundan dolayıdır ki "Kutsal İnsan" dışarı çıkmadan [gerekli olan her şeyi] bilir. Bakmadan "Aydınlanır". Ve "teşebbüste bulunmaksızın" her şeyi başarır.
Sayfa 86 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
Büyük Uyanış'ı tatmış olan bir kimsenin gözünde her şey Bir'den (Vâhid'den) başka bir şey değildir; her şey Gerçeğin (Hakîkatın, Hakk'ın) bizzât kendisidir. Ama aynı zamanda da bu tek Gerçek onun gözüne "aslı" olarak biribirlerinden farklı olan sonsuz çeşitli nesnelerin kaleydoskopvâri bir görünüşünü de ifşâ etmektedir. Ve Varlık âlemi de, bu açıdan, kesretle köpürmekte olan bir görünüş arz eder. Varlığın bu iki vechesi birbiriyle, bu nesnelerin Mutlak Bir'in (Vâhid-i Mutlak'ın) sonsuz sayıdaki kevnî sûretleri olduklarını idrâk ederek bağdaştırılmalıdır. Bu türlü idrâk edilen "Varlığın Tekliği" (Vahdeti Vücûd) Lao-Tzû ve Çuang-Tzû'nun felsefesinin özünü teşkil eder.
Sayfa 50 - Kaknüs YayınlarıKitabı okudu
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.