Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

(Kemalist Türkiye, Faşist İtalya, Sosyalist Rusya)

Tarihe Emretmek

Stefan Plaggenborg

Öne Çıkan Tarihe Emretmek Gönderileri

Öne Çıkan Tarihe Emretmek kitaplarını, öne çıkan Tarihe Emretmek sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tarihe Emretmek yazarlarını, öne çıkan Tarihe Emretmek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
🌿Merhabalar🌿 #188501228 E-KİTAPLAR Telegram E-kitaplar t.me/Pdf100000kitapa... Sayfama gelip bu iletiyi okuyorsan, bence kitap önererek yorumunu da ekleyebilirsin, şimdiden teşekkürler 🙏🙏 Her öneri birbirinden değerli benim için🥰 Değerli önerilerinizden oluşan kitap listesi;
1984
1984
5️⃣
Ulus-devletler karışık ahalileriyle aslında ulus-devlet değildiler ama öyleymiş gibi yapıyorlardı. Miras aldıkları sorunlardan hiçbirine çözüm getiremediler, ama milliyetçiler sorun olarak gördükleri kanlı canlı insanları ortadan kaldırdılar. Zorla göç ettirmeler devam etti, değişen sadece bunların nasıl haklı gösterildiğiydi. Barbarlığın bu biçimi daha uzun bir süre ilerleme olarak algılanacaktı.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İslam oluşan yeni koşullarla Rusya'daki Ortodoksluk'tan çok daha başarılı bir şekilde başa çıkabilmiştir. Ostrorog şöyle sorar: “Türkiye'de İslam'dan arta kalan nedir?" Cevabı da kendisi verir: "Cevap Türkiye'de İslam'dan artakalanın İslâm olduğudur." Muhtemelen İslâm'ın kurumsal yapısı onun Kemalist inkılâbı Ortodoks kilisesinin Bolşevik devrimden aldığı darbeden daha azıyla atlatmasına katkıda bulunmuştur. İslâm'ın bir kilise yapısının olmaması ve Ortodokslukla karşılaştırılabilecek hiyerarşik bir örgütlenmeye de sahip bulunmaması sekülerleşme tedbirlerini Ortodoksluğa nazaran daha iyi kaldırabilmesine yardım etti.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Etnik veya milli bir “kimlik” -bu kavramın ardında ne saklandığından bagımsız olarak- sahibi olunmadan yaşanan bir hayat da böyle bir kimlikle yaşanan bir hayat kadar zenginleştirici olabilir. Keza ulus kavramının, Avrupalı entelektüellerin geç bir dönemde yaptıkları ve ölümcül sonuçlar doguran bir buluş olduğu da zaman zaman hatırlanmalıdır. Önce Avrupalılar, ardından diğer kıtalarda yaşayanlar, milliyetçi ideolojileri öğrenmekle geçirilen birkaç seneden sonra, dil ve din bakımından gerçekten mevcut bulunan, tarih ve kültür bakımındansa anlatısal bir temele dayanan farklılıkların ve coğrafı yönden güya tartışılmaz görünen yerleşim bölgelerinin, bir taraftan tanımlanan ulusa dahil olmayanları dışlamak, zorla göç ettirmek ve katletmek için, diğer taraftan bu ulusa dahil olanları türdeşlerden oluşan bir toplumsal cemaate tıkıştırmak ve bu cemaati günbegün bir halkoylamasıyla yenilenmeye zorlamak için yeterince sebep sunduguna inandılar. Milliyetçilik, ortaya çıkmasıyla insanlık tarihinde yeni bir sayfa açtıgı iddiasındaydı. Ulus-devlet denen yapının oluşmasına vesile oldu; ulus-devletler karışık ahalileriyle aslında ulus-devlet degildiler ama öyleymiş gibi yapıyorlardı. Miras aldıklan sorunlardan hiçbirine çözüm getiremediler, ama milliyetçiler sorun olarak gördükleri kanlı canlı insanları ortadan kaldırdılar. Zorla göç ettirmeler devam etti, degişen sadece bunların nasıl haklı gösterildigiydi. Barbarlıgın bu biçimi daha uzun bir süre ilerIeme olarak algılanacaktı
“Eger Allah Kur’an’da Hz. Muhammed’in son peygamberin olduğunu söylüyor olmasaydı Gazi’nin bir peygamber oldugunu söylerdim” diyordu Balıkesir belediye başkanı 1925 Ekim’inde. ... Tepeden tırnağa laik bir kişilik olan ve yukarıdaki satırlarda alıntılanan gülsuyuna bulanmış sözlerin Balıkesir belediye başkanının agzından dökülmesinden sadece bir yıl evvel halifeliği kaldırıp halifeyi de yurt dışına süren Türkiye devlet başkanının nasıl olup da İslâm’ın dinî gelenekleri ve peygamberiyle ilintilenebildiği, o belediye başkanının sırrı olarak kalacaktır. Bilimsel araştırmalar bugüne kadar bu soruya bir cevap bulamamıştır.
Bolşevik iktidarın tesadüfen diktatörlüğe yönelmedigini, zaten başından beri bu egilimi içinde barındırdığını ispatlamak bu bölümün işi olmamalı, çünkü bu zaten yeterince anlatılmış bir hikâye. Bolşevik hareketin toplum tasavvurunun dışlayıcı bir temele dayandığı başlangıcından beri aşikârdı. Sınıf düşmanını tanımlayan kavramlarla iş görüyorlardı. Bu kümeye dahil olanlar --aristokratlar, iş adamları, burjui (burjuvalar), kulak denen zengin çiftçiler, “orta sınıftan” entelektüeller, her dinden ve her kademeden din adamları-- Bolşevikler ve sempatizanlarının zor kullanarak uyguladıkları politikaların ve bir ortak paydada birleştirilemeyecek sayısız şiddet eyleminin sonuçlarına katlanmak zorunda kaldılar. Zorla göç ettirme, baskı, öldürme ve seçme hakkından mahrum bırakma Sovyet Rusya toplumunun sadeleştirilmiş bir toplumsal profile bürünmesine yol açtı.
Reklam
Feridov'a göre, burjuvazinin güçlendiği evre için karakteristik olan sivil özgürlükler dönemini geride bırakıp "inanılmaz bir hızla" "açık bir diktatörlüğe" dönüşmüş olan Kemalizmin siyasi yapısı da bu alaşıma uygundu. Değişmezliği kanunla belirlenmiş bir devlet başkanı (Mustafa Kemal) ve bütünüyle iktidar partisinin üyelerinden oluşan ve sadece, yine ömür boyu kaydıyla seçilmiş parti başkanını (Mustafa Kemal) desteklemeye yarayan bir meclis bu durumun kanıtlarıydı.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Önce sadece iyi niyetler vardı: “Kemalist tanımından vatanı savunan bir insanı anlıyorsak bütün halk Kemalistlerden oluşur ve Mustafa Kemal liderleridir.”34 Bu, sorunu iyice belirgin hale getiren bir ibaredir. l919-1920’de Heyet-i Temsiliye ve 1920’den itibaren Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi' bu tür bir ikameydi, keza Mustafa Kemal’in
"Kemalist devrim bir üst tabaka devrimidir. Ecnebi emperyalistlere karşı sürdürülen mücadele sırasında oluşan bir milli ticaret burjuvazisi devrimidir ve gelişiminin devamında aslında köylülere, işçilere ve muhakkak ki bir tarım devrimi olasılığına karşı tutum almıştır." Kemalist devrimin bütün bu nedenlerle de "acınacak durumda" olduğunu söyler Stalin Sun-Yat-Sen üniversitesi öğrencilerine. Başka bir fırsatta Stalin görüşünü bir kere daha şöyle vurgulayacaktı: "Kemalist hükümet işçiler ve köylülere karşıdır, komünistlerin bu hükümette ne şimdi ne de gelecekte yeri olabilir."
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal’in ve Birinci Grup’a dahil mebusların Ikinci Grup üyeleri ile ilişkileri çok pürüzlüydü. 1923 yılındaki seçimlerde yapılan ciddi manipülasyonlar yüzünden Ikinci Grup’tan sadece bir milletvekili sandalyesini koruyabildi. Ikinci Grup’un başı Ali Şükrü Bey’in daha önce de anılan eski çeteci Topal Osman tarafından, -ki hadise vuku
Sayfa 172
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.