Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihte Usul

Zeki Velidi Togan

Tarihte Usul Gönderileri

Tarihte Usul kitaplarını, Tarihte Usul sözleri ve alıntılarını, Tarihte Usul yazarlarını, Tarihte Usul yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarih -i cihan/ tarih usulü
Bu arada bu malûmatların çoğu,
Tarihte Usul
Tarihte Usul
kitabında mütalaa edilerek yazılmıştır.
"Tarih'' kelimesi İbranicede "ay" manasına gelen "yarex" ke- limesinden gelmedir. Nasıl, ki yunancadan latinceye geçen "historia'· kelimesi de Araplara as/ürd (ve cemi ile asatlr, Kur'ande asiiflr al-au- valrn) şeklinde geçmiştir. Hadiselerin seyrinden, hatta ·madde.ye eşyanın mazi ve halinden bahseden her yazı ve her hikaye tarihtir. Böylece biz tabii hadiselerin tarihini, bir ilmin, mevaddan, mesela altının, demirin, ipek kumaşın, buğdayın, tütünün; muhtelif ağaç envaının, mesela elma ağacının, bom- bo'nun; t<!şlardan mesela mermerin tarihini bahis mevzuu edebiliyoruz. Fakat burada bizim için tarih daha ziyade insaniyetin veyahut millet- lerin tarihidir. Bu itibarla "tarilı" içtimai bünyenin azası olmak itiba- riyle insanlığın fiiİ ve fikirlerinin inldşafını takip eden bilgidir. Tarih, beşeriyetin içtimai ve siyasi bünyeler teşkil ederek terakki ve tekamül eylemesinde fertler ve cemaatler tarafından işlenen fiil ve ortaya atı- lan fikirleri ve bunların neticesi olarak zuhur etmiş olan vakaları tet- kik eder. Tarih bu vakalarm maddi ve manevi sebeblerini ve sebeb- . ler i le vakalar arasındaki münasebetleri araştırıp t ayin eder. Hatta .Yunanca "İstoria'' kelimesi dahi aslında "araştırma" demektir. Tarihin insanın hayatının tasviri olmak bakımından daha sağlam ve mufassal tarifi biraz sonra verilecektir. "Tarihte usul" ise bu tarif ettiğimiz ta- rih mevzunnun nasıl tetkik edilerek işlenmesi icabettiğini gösteren ilimdir.
Reklam
Zamanımızda elde edilen bu muvaffakiyetler ihmal edilmeğe gelmez. Cihanın bir köşesinde zuhur eden ve fikir hayatında çığır açan büyük şahsiyetler dünyanın diğer kısımlarında akisler uyandırır, yahut aynı fikirler ve cereyanlar onun tesirinden başka müvazi olarak zuhur eder.
Sayfa 199Kitabı okudu
İlk meşrutiyet hareketleri ile bağlı olarak tarih tenkidi fikirlerinin yayılması Ahmet Vefik Paşa'nın 17 Şubat 1863 Darülfunun açıldığı vakit tarih felsefesine dair verdiği 44 sayfa olarak aynı sene Hikmet-i tarih ismiyle neşrolunan dersinde ve Sultan Hamidin katibi Gelenbevizade Ahmet Tevfik Beyin bu sultan namına tarihte usul mevzuu üzerine Hamidet-ü'l-usul namiyle 1878 de yayınladığı 43 sayfalık küçük bir risalesinde kendisini gösterdi.
Sayfa 199Kitabı okudu
Tarih ilminin ehemmiyeti tarife muhtaç değildir. Böyle şerif bir ilim üzerinde çalışırken gelişi güzel iş kılmak, geceleyin yaş ve kurusunu ayırmadan odun toplayan adam gibi yalan yanlış haberleri toplamak bu ilme yakışmaz. Doğruyu yalandan ayıran bir mizan, bir kıstas lazımdır. İşte ben mizan ve mi'yar işini görecek usulleri bu eserde tesbit edeceğim. Fıkıh, usulü fıkh, nahiv ve beyan için böyle usuller ve kaideler tesbit edilmiş ise tarih için de böyle kaide ve usul tesbit edilmelidir.
Sayfa 198Kitabı okudu
Umumiyetle 15.inci asrın Mısır ve Suriyesi Maqrizi, 'Ayni, lbn Hacar, Suyüti ve Şaxavi gibi büyük tarihçiler vermiş, bu devirde bir çok büyük tarihi eserler meydana gelmiş, kültür, fikir ve iktisad tarihi gibi mevzulara ait eserler ve İbn Haldun mukaddimesi gibi bir eser meydana gelerek tarihin tenevvuu anlaşılmış olduğundan bunun bir ilim olduğuna ve usulünün işlenmesi icap ettiğine dair fikirler doğmuştur.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
İbn Haldun'a göre Temür devri beşer tarihinin inkişafının en yüksek noktasıdır. Dünya yaradılalıdanberi böyle bir devlet kurulmamıştır. Babil ve İran hükümdarları, ve lskender bu büyük Türk cihangirine nisbetle gölgede kalır. Zira devlet, 'aşabiye ruhu üzerine kurulur ve onun ehemmiyeti de bu milli 'aşabiyetin kuvveti nisbetinde olur.
Sayfa 195Kitabı okudu
İbn Haldun'un nazariyatının burada ehemmiyetle üzerinde durmak istediğim orijinal tarafı: 1) tarihte intikad ve illiyet yolunu tutmuş ve bunda iktisadi ve coğrafi amillere yer ayırmış olması, insanı <bittabı' medeni> ve içtimai hayatı zaruri> gördüğü halde, devletin dinle kaim olmadığı fikrini ileri sürerek, devlet idaresinde teokratizmi reddetmiş olması, 2) enerji kaynakları tabii halinde bulunan unsur sıfatıyla göçebe unsura devletlerin ve medeniyetlerin teşekkülünde mühim rol atfetmesidir. İbn Haldun dindar bir müslüman olduğu halde, dünyayı dinden ayırmayı bilmiş ve böyle düşünen bir müverrih <yüksek iman> ının en iyi tarifini yapmış 3), hayatı içtimaiye dinle kaimdir ve şeriatsız siyaset olmaz> fikrinde olanların fikirlerini reddetmiş 4) ve ayrı iki müessese sıfatiyle, <saltanat> ile <hilafetin vazifelerini anlatmıştır.
Sayfa 193Kitabı okudu
İbn Haldun, tarihi tekamül nazariyesi esasında tarih felsefesi kurmuş, cemiyetlerin muayyeniyeti, ferdlerin uzviyeti ile cemiyet ve devletlerin uzviyet birliğini ve medeniyetlerin zuhur, neş'et ve zevallerinde değişmez cycle'­ lerin biri diğerini takip eylemesi hakkındaki nazariyesini ortaya koymuştur.
Sayfa 192Kitabı okudu
İbn Haldun'a göre, devletlerin türeyip batması bir bioloji hadisesidir. Fertler gibi cemiyetler de muhakkak ölecektir.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
İbn Haldun'un tarih felsefesi, zamanına göre, çok geniş alınmıştır. Akdenizin bütün sahillerinin tarihi mukadderatını müşahede altına alabilmesi, hatta İran ve Türk ülkelerinin mazisini öğrenmesi) ona eski Yunanlılara nisbeten daha geniş içtimai nazariyeler kurmak imkanını vermiştir. O dünyada medeniyetlerin ve devletlerin zuhur, yaşama ve zavalinin değişmez bir "tarihi kanun,, a tabi olduğunu ve bu işlerde başlıca coğrafi ve iktisadi amillerin ve hayat tarzının müessir olduğunu uzun uzadıya anlatmıştır. Ona göre, büyük devletler, medeniyetle teması az olduğu için safiyetlerini, cevvaliyet ve aktivitelerini, muhafaza eden göçebeler tarafından kuruluyor. Devletler kuran milletlerin enerji kaynağı, kavimlerin bünyesinde mündemiç "dinamik kuvvet,, tir ki lbn Haldun bunu "asabiyet,, kelimesi ile ifade eder. Ona göre bu "asabiyet,, kendisini en çok kavmi tesanüd, aynı zamanda ideoloji ve din tesanüdü şeklinde gösterir.
Sayfa 190Kitabı okudu
Ta'lil al-vaqayi, yani hadiseler arasında illi (sebeb ve müsebbeb bakımından) münasebetlerin tesbiti, ki bu yolla bu hadiselerin zuhur keyfiyeti, olayların biri diğerini ta'kib ederek kovalamaları tebarüz ettirilmiş olsun). Bu iki hususta ihmal gösterenler, İbn Haldun'a göre, müverrih sayılmaz. İbn Haldun bu iki mevzudan birincisini 14. üncü asır alemi için hayrete şayan bir dikkat ve itina ile izah etmiştir.
Sayfa 190Kitabı okudu
İbn Haldun, asıl eserinde bir rivayetçi olmaktan ayrılmamışsa da, mukaddimesinde serdettiği felsefi ve içtimai bahislerde vekayiin sebeb ve müsebbib sıfatiyie bağlılıklarını arayan ve tarihte intikad yolunu takibeden bir alimdir. Tarih yazısında intikada dayanan pragmatik bir yol tutmuş olan İbn Haldun, bu fikirleri eski Yunanlılardan almış değildir. Fikirleri kendi içtihad ve müşahedelerinin mahsülüdür. Ona göre <tarih ilmi milletlerin ve kavimlerin, üzerinde çalışarak, inkişafında rekabet ettikleri bir sahadır. Çünkü tarih, zahiri görünüşünde, eski zamanlara ve devletlere ait haberlerin naklinde ibaret gibi isede, hakiki, batini cephesiyle, o insan için tefekkür ve tahkik meydanı olmuştur. O kainattaki hadiselerin zuhurunun illet ve mebde'lerini inceler, hadiselerin vuku kefiyetinin sebeblerini derinliklerde arar; bu yüzden tarih, felsefenin temelidir.
Sayfa 188Kitabı okudu
İbn Haldun tarih felsefesiyle ve içtimaiyat meseleleriyle meşgul olmuş ve bu eser diğer İslam ülkelerinde fazla bir akis uyandırmadığı halde, 16. ıncı asırdan başlayıp Türkiye'de büyük bir rağbet görmüş ve 19. uncu asırda bura yoluyla Edil ve Türkistan Türkleri üzerinde de tesir icra etmiştir. Bu eseri ilkönce Taşköprüzade, sonra Katip Çelebi, daha sonra Naima kullanmışlar. Bu son müverrih, İbn Haldun'u kendisi için tarih telakkisinde bir pir ve şeyh bilmiştir. Sonra, 18. inci asırda Şeyhülislam Pirizade Muhammed Sahib Efendi (öl.1749), ondan kalan bir kısmını da 19, uncu asır ortasında Cevdet Paşa (öl.1895) Türkçeye tercüme etmiş ve bu eserin fransızcaya tercümesinden az evvel, 1858- 1862 seneleri arasında, üç cild olarak neşredilmiştir.
Sayfa 188Kitabı okudu
124 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.