Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza

Tülin Bumin

Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza Sözleri ve Alıntıları

Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza sözleri ve alıntılarını, Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza kitap alıntılarını, Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
.... Francis Bacon bunu şöyle ifade etmektedir: "Doğayı ona boğun eğerek yeneriz."
Sayfa 20 - Yapı kredi yayınları 8.baskıKitabı okudu
Lenoble’a göre, her şeyden önce 17. yüzyıl metafiziğinin kurucularından olan Descartes’ın dine karşı beslediği duyguların içtenliğinden kuşkulanmak için hiçbir neden yoktur. Onun hayatı, yazışmaları, bu konudaki tutumunu apaçık olarak ortaya koymaktadır. İsveç kraliçesi gibi Protestanlar’la yazışmalarında dogmalar konusunda hiçbir taviz vermemesi; kraliçenin Katolikliği benimsediği zaman bu kararını Descartes’ın etkisiyle almış olduğunu belirtmesi bu konuda ikna edici kanıtlar arasında anılabilir. Ama daha da önemlisi 17. yüzyılda dinin, pek çok noktada bu fizik devrimi serüveninde bilimi desteklemiş olmasıdır. Bacon ve Descartes, insanın doğa üzerine egemenliğinde Tanrı’nın icazetini almış olduğunu düşünürler. Novum Organon Scientiarum’un sonuç bölümünde Bacon, Adem’in hayvanları adlandırmakla doğaya hükmetmenin ilk adımlarını atmış olduğunu ve düşüşten sonra, insanın yeniden çabalayarak şeylerin efendisi olmaya çalışması gerektiğini söyler. O halde Bacon’a göre bilim, inanca yardım etmektedir. Yine Descartes’a göre Tanrı, insanı özünde yayılım olan bu makina-dünyaya yerleştirmiştir. Ama onun özü bu dünyanınkinden bambaşka, ondan son derece üstün olan Düşünce olduğu için, insan, ereksellikten ve niyetten arınmış olan bu dünyayı ve yine bir mekanizma olan kendi bedenini, düşünen ruh olarak bir kaptanın gemisini yönetmesi gibi yönetecektir.
Reklam
“Uzak bir yıldızdan okunduğunda bizim bu dünyadaki varoluşumuz, yerkürenin çilekeş bir gökcismi olduğunun büyük harflerle yazılmış olduğu bir metin gibidir. Oradan bakıldığında kibirli, her şeyi küçümseyen, kendinden ve üzerinde yaşadığı küreden hoşnutsuz, ama bunun doğurduğu acıdan da keyif alan insanların toprağı olan bir yıldız gibi parıldarız.” Nietzsche
Hakiki filozof... duyumun verileriyle aklı birleştirebilmelidir.
Sayfa 20
Sonsuz bir evrende ne sabit bir merkez ne de aralarında basamaklı bir ilişki olan gökküreleri vardır. Yerküre merkezde değildir ve aşağı, yukarı kavramları gözlemcinin, konumuna göre bir anlam taşır. Cusanus, ayda bulunan bir gözlemcinin, yerkürenin yukarıda olduğu izlenimini edineceğini söyler. Dünya tıpkı yıldızlar gibi hareketli durumdadır. Buna karşılık sonsuzluğa ait olmadığı için, bu hareket çember biçiminde, ama mükemmel olmayan bir harekettir. Geleneksel düşüncelerle geleceği önceden hazırlayan düşünceler, Cusanus’un tüm görüşlerine damgasını vurur: bir topacın, çok hızlı döndüğü an durağanmış gibi göründüğüne dikkat çeken Cusanus, sonsuzda hareket ve durağanlığın birdüştüğünü söyler.
Descartes, bütün 17. yüzyıl felsefesine damgasını vurmuş olan bir filozoftur. Hatta bütün bu yüzyıl kartezyen olarak nitelendirilir. En azından, herkes ya Descartesçı ya da Descartes'e karşıdır. Descartes, bütün felsefesini "açık ve seçik" idelere dayanarak kurmak istediği halde onun düşüncesinin üç boyutunu oluşturan yöntem, metafizik ve fizik başlı başına büyük tartışmalara konu olmuştur.
Sayfa 35 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bréhier, Descartes’ın “aklı düzene bağımlı kılmak yerine düzeni akla bağımlı kılma” düşüncesinin bizim için hâlâ bir ideal olduğunu düşünmektedir. Bu düşüncede insanın ve onun aklının özerkliğine ayrılan yerin pek çok bağlamda hâlâ savunulacak yönleri vardır. Üstelik Descartes, düşünen öznenin düzenle ilişkisinde gerçekleştirdiği bu devrimi “düşünceye hiçbir anarşi getirmeden” (s. 51) gerçekleştirmiştir. Descartes, ona göre, bizi, herkese yerini baştan belirleyen bir düzen konusunda insanlığın, yüzyıllar boyu beslediği boş inançtan, yöntemi sayesinde kurtaran filozoftur. Onun, her şeyi ait olduğu yere zincirlerle bağlayan bu düzenin yerine düzenin (hem düşüncede hem de eylemde) mimarı olarak insanı geçirmesi, bütün bir modernlik serüvenini başlatan devrimdir. Bréhier bu konuya ayırdığı bölümü şöyle bitirir: “Uygarlığımız bu ruha ihanet ederse, sahip olduğu en iyi şeyi yitirecektir.”
Spinoza’ya göre, onun döneminde varolan dünya görüşlerinin ortak olarak içinde yer aldıkları anlam ufkunun anahtar kavramı, özgürlüktür. O, dinsel, ahlaksal ya da politik tüm kuramların bir yanılsamayı, özgürlük yanılsamasını paylaştıklarını düşünür. Ama Spinoza, aynı zamanda felsefe tarihinin tanıdığı ilk sistemli demokrasi ve düşünce özgürlüğü savunucusu olarak da bilinir. Bunun nasıl olabildiğini anlamak için, önce onun bir yanılsama olarak özgürlük felsefelerine yönelttiği eleştirileri hatırlatmak yerinde olacak.
Spinoza’nın, döneminin felsefesine “bir bedenin ne olduğunu” bilmediklerine ilişkin yönelttiği eleştiri, yalnızca onların bedene sâhip bir varlık olarak insanı biyolojik yönüyle tanıma açısından eksikliklerine işâret etmez. Daha önemli olan, onun bedene ve maddeye yaptığı bu vurgunun etik ve politik boyutudur: İnsanın eylemlerini, onun “doğal” hakkını bilmek, onun bedeninin yapabileceklerini, gücünü bilmeyi gerektirir.
“İnsanlar yurttaş olarak doğmaz, yurttaş olurlar.” “Doğa durumu, doğa ve zaman bakımından dinden önce gelir; doğa hiçbir zaman kimseye Tanrı’ya boyun eğmesi gerektiğini öğretmemiştir...” Birincisi Politik İnceleme’de ve ikincisi de Teolojik-Politik İnceleme’de yer alan bu cümlelerle Spinoza, Antik Çağ’ın, Hıristiyanlığın da belli bir biçimde sürdürdüğü politika felsefesinin temel görüşlerini köklü bir biçimde yadsıdığını dile getirmektedir.
194 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.