Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Zeynep Sayın'ın Sunuşuyla

Tersten Perspektif

Pavel Florenski

Tersten Perspektif Gönderileri

Tersten Perspektif kitaplarını, Tersten Perspektif sözleri ve alıntılarını, Tersten Perspektif yazarlarını, Tersten Perspektif yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Buradan şu sonuç çıkıyor: Kendi özüne uygun olarak perspektife ne kadar büyük bir değer biçmemiz, ne denli bü­yük bir saygı duymamız gerekse de, onu basit, doğal ve insan gözününkine doğrudan benzeyen bir görme biçimi olarak dü­şünmeye kesinlikle hakkımız yoktur. Perspektif öğretisinin, birinci sınıf matematikçilerin de katılımıyla birkaç yüzyıl bo­yunca birçok büyük tin ve deneyimli ressam tarafından düzen­lenip işlenmek zorunda kalmış olması -buna ek olarak da an­cak dünyanın perspektifsel projeksiyonunun temel nitelikleri kabul edildikten sonra bilinç düzeyine çıkabilmiş olması- bi­zi, perspektifin tarih içinde düzenlenme sürecinin, insan psiko­fizyolojisinin içinde zaten var olan bir dünya anlayışının basit bir biçimde dizgeselleştirilmesiyle ilgili olmadığını, aksine bu psikofizyolojinin yeni bir dünya anlayışının, üstelik de özünde sanatsal olmayan, sanatı, özellikle de temsili sanatı dışlayan bir dünya anlayışının soyut istemleri uyarınca katı bir biçimde yeniden düzenlendiğini düşünmeye zorunlu kılıyor.
Peki Giotto nereden yola çıkıyordu? Ya da başka bir deyişle, perspektifi kullanma yeteneğini nereden kazanmıştı? Tarihsel benzerliklere veya bunların resim alanında taşıdığı içsel an­lama baktığımızda sorunun zaten bildiğimiz yanıtı kendili­ğinden ortaya çıkıyor. Koşulsuz bir tanrımerkezcilikten kuş­ku duyulmaya ve semavi müziğin yanı sıra, dünyevi müzik sesini duyurmaya başladığı anda ("dünyevi" derken insanın kendi "Ben"ini ileri sürmesi anlamında), zaman içinde bula­nıklaşmış ve sislere bürünmüş gerçekliklerin yerine yanılsa­macı imgeleri koyma, teur ji'nin• yerine yanılsamacı sanatı, kutsal etkinliklerin yerine de tiyatroyu yerleştirme çabası çıktı ortaya. Giotto'nun tiyatro dekorları ile oluşturulan perspektif ya­nılsamalarından hoşlandığı ve bunlara yatkınlık duyduğu var­sayımı anlaşılabilir hale geliyor.
Reklam
Ortaçağ'da;
Görüldüğü üzere "Perspektif kullanılmalı mı, kullanılmamalı mı?" sorusunu bütün bir çağın resim sanatı çerçevesinde dü­şündüğümüzde önemsiz görmemiz asla mümkün değildir. Ko­nunun yapabilmek veya yapamamakla ilgili olmaması soru­nun önemini daha da artırıyor.
"Mekan kavrayışları yoktu!" Ortaçağ sanatına biçimsel açıdan yapılan eleştirilerin özünde yatan düşünce budur. Bu serzeniş sonuç olarak uzamsal bir bütünlüğün kesinlikle olma­dığı anlamını içinde taşır.
Sanat ve dünya tarihinin Aydınlanmacı şeması uzunca bir süre değişmeden kalmıştır (bilindiği üzere Rönesansla birlikte yükselişe geçmiş ve bugüne dek değişmeden korunmuştur); üstelik olağandışı bir kolaylığa da sahiptir. Bunun temelindeki neden, XIX. yüzyılın ikinci yarısında yüceltilerek adeta meta­fizik alana dahil edilen burjuva uygarlığının değerine, nihai kusursuzluğuna ve kanonuna duyulan sarsılmaz inançtır. Yani doğrudan Kant'tan alınmamış olsa bile, yine de Kantçı olan düşünce biçimidir söz konusu olan.
Geç dönem Roma ve Bizans sanatçıları sanki binaları hiç 'in natura' görmemiş, nesneleri sadece oyuncak benzeri düz­lemsel kesitler olarak algılamışlardı. Oranlar konusu da aynı şekilde pek ilgilendirmiyordu onları ve zamanla bu ilgi daha da azaldı! Figürler ile bu figürler için tasarlanmış binaların büyüklükleri arasında gerçeğe uygun düşen oranlar yoktu ke­sinlikle.
Reklam
İS 4. yüzyılın başlarından itibaren yanılsamacılık ortadan kal­kar ve resim sanatında perspektife özgü mekansallık anlayışı artık görülmez olur. Perspektif kurallarının gözetilmediği ken­dini açıkça belli eder artık. Tek tek nesnelerin birbiriyle oran­tılı bir ilişki içinde olmasına dikkat edilmez, hatta aynı oran­tısızlık tek tek şeylerin kendi içinde de kısmen görülür.
Case dei Vettii'deki duvar resimleri;
İmgelerle konu­ şursak: Mekanı, amaçlanan kesinlik açısından tamamen yeter­li olan ve akort edilebilen tuşlu bir müzik aletine dönüştürerek çözüyordu sorunu. Dolayısıyla dekoratör sırf taklide dayalı sanattan bir bakıma vazgeçerken, dünyayı kısmen de olsa sa­natsal olarak temsil etme yoluna gidiyordu.
Dekorasyon, doğası gereği yanıltmaca'dır, ama gü­zel bir yanıltmacadır.
Belli ki perspektif arı sanat içinde ortaya çıkmadı ve başlıca amacına uygun olarak gerçekliğin canlı ve sanatsal kavranışı­nı dile getirmedi. Aksine perspektif kullanmalık sanat çerçe­vesinde, tiyatro teknikleri alanında tasarlanmıştı; bu amacı gerçekleştirmek için resmi kendi hizmetinde kullanmış ve on­dan kendi hedefleri doğrultusunda yararlanmıştı. Öyleyse bu durumda perspektifin ödevlerinin arı sanatın ödevleriyle ör­tüşmesi mümkün müdür? Bu soru elbette ki bir yanıt gerektir­miyor! Zira resmin görevi gerçekliği kopyalamak değil, ger­çekliğin mimarisine ve materyaline, aynı şekilde anlamına ilişkin daha derin bir kavrayışı sağlamaktır daha çok. Gerçek­liğin anlamının, materyalinin ve tüm yapısının sanatçının göz­lemleyen gözü tarafından kavranması gerçekliğin kendisine canlı bir dokunuşla, bu gerçekliğin içinde yaşayarak ve hisse­derek gerçekleşir. Sahne tasarımında amaçlanan ise aksine, gerçeklikle yanılsamanın yerini mümkün olduğunca değiştir­mektir.
Reklam
"Sözümona aranması ve yürekten dilenmesi gereken yoksulluğa gelince, tecrübelerimizden de çok iyi bildiğimiz gibi yoksulluk ya yaşanır ya yaşanmaz. Ama bunun nedeni onu yüceltmek değildir, çünkü ne keskin bir anlama yetisinin, ne bilginin, ne de sevgiye layık olmanın ya da erdemin yoksullukla ilgisi vardır. Bana öyle görünüyor ki, iyi niteliklerin ortaya çıkmasına engel olan bir yoksulluğu erdem olarak tanımlamak fazlasıyla utanç vericidir ve tüm akıllı insanlara mutluluk veren ve ne kadar çok keyfine varılırsa o kadar büyük değer verilen erdemlerin karşısında böyle bir șeye öncelik tanımak ahmaklıktır.
Perspek­tif, taraftarlarınca iddia edildiği üzere, gerçekten şeylerin do­ğasını mı ifade ediyor, ve bu yüzden her yerde ve her zaman sanatsal doğruluğun kesin bir önkoşulu olarak mı görülmesi gerekiyor? Yoksa yalnızca bir şema özelliği mi taşıyor, hatta kapsamlı bir dünya tasarımını karşılamayan birçok olası şe­madan, belirli bir dünya görüşüne ve tanımlanmış bir algıla­ma biçimine bağlı olarak ortaya çıkan pek çok dünya yoru­mundan biri mi sadece? Başka bir ifadeyle tekrarlarsak, pers­pektif, dünyanın perspektifle yapılan temsili, perspektifle yo­rumlanışı, dünyanın kendi gerçekliğinden kaynaklanan asıl sureti, hatta asıl doğru ifadesi mi?
Durma noktasının birliğini, ölçünün birliğini ve ufuk çizgisinin birliğini bozmak, perspektifle yapılan temsilin bütünlüğünü bozmak anlamına gelir.
Giotto kendine zor sorunlar yaratıyor, sonra da bunları zekice ve kusursuz bir biçimde çözüyor.
Sanat tarihinde “resmin babası” olarak bilinen (perspektifi geliştiren) Giotto
“Bilmeye ve öğrenmeye büyük bir arzu duyuyordu,” diye yazıyor Vasari, Giotto için: “Aklı sürekli yeni sorularla meşgul oluyordu; düşüncelere dalmış bir halde etrafta dolaşır, doğayla yakınlaşmaya çalışırdı, zaten herkesten çok onun doğanın oğlu olarak görmesinin nedeni de buydu.
91 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.