Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tramvay Gönderileri

Tramvay kitaplarını, Tramvay sözleri ve alıntılarını, Tramvay yazarlarını, Tramvay yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Onca çiçeğin ortasında ne kadar da güzeldi!
… ne güzeldi onca çiçeğin ortasında!
Sayfa 66 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir eğilimdi bu demek ki; ya da yapmacıklığa duyulan kalıtsal bir yakınlık…
Sayfa 54 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bir sonraki yaz da aynıydı her şey, şu farkla ki annem yoktu artık ve ben, Ekim ayı boyunca o saat dört tramvayını yakalamaya çalışmak için koşmak zorunda değildim.
Sayfa 53 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Sanki yazdan da öte bir şeyin can çekişmesi uzayıp giderdi havanın boğucu sıcaklığında; havada asılı duran, en küçük bir esintinin uzaklaştırmadığı bu örtü yavaş yavaş çöker ve aynı tekdüze kefenle örterdi sık defnelerin, güneşin kavurduğu çimlerin, solmuş süsenlerin ve havuzun, elle tutulmaz bir kül tabakasının, belleğin elle tutulmaz ve koruyucu sisinin altında yavaş yavaş kokuşan havuzun üstünü. Son
Sayfa 91 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
"Onca çiçeğin ortasında ne kadar da güzeldi!"... Hayır. Bıçak ağzına benzer burnu, çektiği acılar yüzünden yüz kemiklerine yapışmış, mukavvaya benzeyen kül rengi derisiyle büyük olasılıkla korkunçtu. Ama tabutu ben gelmeden kapatmışlardı. Çiçeklerin ağır, başdöndürücü kokuları ve mumların yanından yavaş yavaş akan erimiş balmumunun yavan kokusu kalmıştı yalnızca geride. - .
Sayfa 90 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
Reklam
.. sadece yaklaşan gece için termometre ya da ilaç getirip götüren hastabakıcıların bozduğu bir sessizlik; ve gündüz gitgide daha grileşiyor, pencere kapkara kesiliyordu sonunda. .
Sayfa 81 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
yeniden; ve zaman zaman denizden gelen bir esinti, yaprakları yatağana benzeyen soluk mor çiçekli süsen çiçeği kenarlıkların üstündeki mimozaların hafif yapraklarını, sık zakkum demetlerini ve havuzun yanı başında -her zamanki kullanıcısı kendini çok yorgun hissedip içeride kalmayı ya da boğucu sıcağın akşama doğru azalmasını beklemeyi yeğlediyse eğer yalnız ve boş duran okuma koltuğunun solmuş kumaşını ürpertirdi usulca.)
Sayfa 79 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
Cam fanusumun içinden bakarken olan biteni zaman içine kesin biçimde yerleştiremiyordum ve beynim, iki sözcüğün bir araya gelmesindeki vurgunun etkisinde kalıyordu yalnızca: çiçekler ve ölüm. .
Sayfa 76 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
"Ne kadar da güzeldi onca çiçeğin ortasında!" .
Sayfa 75 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
Reklam
- birbirine karışan çam ve incir ağacı kokularıyla birlikte bağbozumu zamanı onlara eklenen bir başka kokuyu daha çekerdik içimize: Can çekişen yaz mevsiminin ılık ve kıpırtısız havasına yayılan, mayalanmaya yüz tutmuş şıranın o yoğun ve biraz yapışkan kokusunu; ve akşam alacasında ağaçlı yoldan son fıçıları taşıyan arabalar geçerken, arabaların arkasın da oturan, henüz ergenlik çağına ulaşmamış küçük toplayıcı kızların sarkan bacakları, güneşin altın sarısına çevirdiği, mor üzüm lekeleriyle benekli o bacaklar, çiçek ve gülüş rengi perçemler gibi sallanırdı. →
Sayfa 72 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
-ve, rüzgârlı günlerde, dış duvar boyunca bahçeyi çevreleyen, yarısı servi, yarısı sedir, o biraz kasvetli ağaçların en sondakinden uzanan bir dal ucunun, sanki biri zorlayıp açmaya çalışıyormuş gibi, pencerenin parmaklığında çıkardığı sert tırmalama sesi. .
Sayfa 71 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
O iğrenç duvar kâğıdı büyük olasılıkla bir önceki kuşaktan kalmaydı ve bir çocuğun geçici olarak kullanacağı bir odada onu değiştirmeye gerek görmemişlerdi besbelli; oysa, o sıralar çirkinliğine kayıtsız kalmış olsam da bir yönüyle (her yaz onunla yeniden karşılaşmanın alışkanlığı belki) beni kalıcı biçimde etkilemiş olmalıydı, bugün hâlâ ayrıntılarıyla görür gibi oluyorum onu, mum üflendiğinde ve eylül aylarının boğucu ılıklığında, görmekten çok, sanki belli belirsiz duyumsayabilirmişim gibi, gri-yeşil bir zemin üstünde büküle büküle ve dikine yükselen tüylü soluk saplarının iki yanına değişmeceli yerleştirilmiş o dev haşhaş çiçeklerinin kara lekeleri sarıyor çevremi; bu lekeleri, bu bulanık biçimleri, yatağımı saran cibinliğe çarpan bir böceğin vızıltısından ayrı tutmak olanaksızdı o karanlıkta.. ve kırların gece gürültüleri gelirdi o sırada pencereden: Ağustosböceklerinin kulakları sağır eden gürültüsü, sanki ansızın yerini, uzaktan uzağa, bir çiftlikten öbürüne, birbirini yanıtlayan, öfkeli, kızgın ya da ağlayan çocuklar gibi şikayetçi köpek havlamalarına bırakacakmış gibi kesilirdi.
Sayfa 71 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
Başına buyruk kent dokusunun boğuk uğultusuyla her yandan sardığı hastane, çiğ bir çağdaş biçimle inşa edilmiş ikisi üçü dışında hepsi birbirini andıran pavyonları, keşişler için yapılmışa benzer sessiz avlularıyla, çalkantılı ve kırılgan karmaşanın ortasında boğulup kalmış bir adacıktı sanki, kendin- de bir varlık, içine kapalı, zımparalanmış ve cilalanmış, küçül- tülmüş bir evrendi ve doğumhaneden morga, kısa yoldan (ya da yoğunlaştırılmış biçimde) doğumundan can çekişmesine ve geri dönülmez biçimde çürüyüp yok olmasına dek, arada da tüm olası sapmalar ve aykırılıklardan geçerek, insan makinesinin birbirini izleyen hallerini seriyordu gözler önüne. .
Sayfa 70 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
..yabanıl şefkatle, nüfuz edilmesi olanaksız, kurumuş meşin yüzünü eğen kadın arasında bir tür antlaşma, gizli bir bağ vardı sanki, sessiz bir suç ortaklığı, çağların gerisinde kimbilir ne zaman mühürlenmiş, zamandan ve ölümden daha güçlü bir bağlaşma var gibiydi. .
Sayfa 70 - Sel 2. BaskıKitabı okudu
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.