Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Terennüm, Tereddüt, Tahakküm

Türk Muhafazakarlığı

Hasan Aksakal

Türk Muhafazakarlığı Gönderileri

Türk Muhafazakarlığı kitaplarını, Türk Muhafazakarlığı sözleri ve alıntılarını, Türk Muhafazakarlığı yazarlarını, Türk Muhafazakarlığı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Batı dillerini bilen ya da Batıda eğitim gören çeşitli Osmanlı-Türk aydınları Cervantes'i, Shakespeare'i. Erasmus'u, Montaigne'i bilseler bile, klasik dünya görüşü olan "Osmanlıcılık"a sadakatleri sebebiyle bunları Divan edebiyatı karşısında boş birer "lakırdı" ve "dedikodu" olarak görüyordu.
Şaşırtıcı bir biçimde, Türklerin 1 683'teki ikinci başarısız Viyana kuşatmasından sonra, Osmanlı Türkleri, Avrupa'ya dair stereo-tiplerin, klişelerin dı­şında neredeyse hiç yeni bilgi kanalları edinmemişti. Batı Avrupa'da sadece 1 9 . yüzyılda Osmanlı coğrafyası/ülkesi üzerine yazılan seyahatnamelerin sayısı beş bini geçmekteyken, sürdürmekte olduğum bir araştırmaya göre, Avrupa üzerine Osmanlılar tarafından yazılmış seyahatname ve sefaretnamelerin 17. yüzyıldan 20. yüzyıla değin toplam sayısı ancak 50 civarındadır!
Reklam
Öyle ki, Ansiklopedistlerden yaklaşık yüz yıl sonra bile, 19. yüzyılın en önemli Osmanlı tarihçilerinden ve devletadamlarından biri olan Ahmet C evdet Paşa'nın Tarih-i Cevdet isimli klasik eserinde ( 1854-84 yılları arasında 12 cilt yayınlanmıştır) dahi Fransız Aydınlanma filozofları­nın aslında neyi tartıştıklarının çok iyi anlaşılmadığını görürüz. Bütün "uzun 1 9 . Osmanlı yüzyılı" boyunca, baş­ta Voltaire gelmek üzere, Aydınlanmanın temsilcileri ve dile getirdikleri "tolerans", "özgürlük", "eşitlik", "sınanabilirlik", "zorba rejimler karşısında direnme hakkı" gibi ifadeler sürekli olarak olumsuz yorumlarla değerlendirilmektedir. Cevdet Paşa gibi saygın bir entelektüelin çalış­masında bile görebileceğimiz bu sıfatlardan en bilinenleri "din düşmanları", "Voltaire denen zındık", "çapulcular", "eşkıya başı", "zorba", "fitneciler" gibi ifadelerdir.
İranlı felsefci Daryush Shayegan'ın ifadesini Türkiye örneğinde tekrarlarsak; fikirler söylem olarak moderleştiğinde bile içerik olarak arkaikti ve Gelenek ile Modern arasında sıkışan Osmanlı-Türk entelektüel dünyası "Galilei-öncesi bir bilinçle Hegel-sonrası bir dünya"ya uyum sağlamaya çalışmaktaydı.
Ortadoğu ve Balkanlarda ve sözlü kültüre dayanan geleneksel toplumlarda olduğu gibi dini rivayetler, menkıbeler ve şiir-ilahi insanlara yeterli geliyordu.
Avrupa'da müttefik olunan bir monarşinin tehdit edilmesi demek, er ya da geç Osmanlı monarşisi için de tehlike demekti.
Reklam
Nitekim Voltaire ve Ansiklopedist Okula ilişkinyapılan ilk çalışmalar, filozofları hayli olumsuz bir dille anlatmaktadır. Fransız Aydınlanma filozofları "dini yıkmaya çalışan" bir grup insandır, ayrıca "Voltaire denen kafir", "nevzuhur zorbalar" türünden ifadeler çok olağan biçimde kullanılmaktadır, böylelikle Aydınlanma Okulu temsilcileri kötü bir itibarla Osmanlı-Türk entelektüel dünyasında tanınmış olur.
Aydınlanmanınkuru rasyonalizmiyle başarısızlığa mahkum olduğuna inanan ve Romantik diye nitelenen sanatçı ve düşünürler, Fransız Devrimi'nin yerini Terör Dönemine bırakmasına ve adeta bir kan banyosuna dönmesini, Aydınlanmanın toplumsal, ahlaki ve politik yetersizliklerinin en çarpıcı tezahürü olarak gördüler
Aydınlanma aynı zamanlarda pek çok bakımdan eş­siz bir özgürlük ruhunu temsil ediyordu. O kadar ki, Rousseau'nun belalısı olarak da bilinen Voltaire, "Söylediklerinin tek kelimesine bile katılmıyorum, ancak söylediklerini söyleme hakkını ölene kadar destekliyorum" demekten geri durmayan bir ifade özgürlüğü peygamberiydi.
Aydınlanma aklın ilahlaştırıldığı, Nietzscheci dille söyleyecek olursak, Tanrı'nın "öldüğü" ve yerini yeni tanrıların alması için etrafın temizlendiği bir dönemdi.
136 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.